Huruf-u Mukatta Üzerinde Zihinsel Tespitlerim.

Kur’an-ı Kerim’in bazı sürelerinin başında yer alan, sadece harflerden ibaret olan ayet-i kerimelerin bilinen yorumların aksine bilinmeyen yeni söylenmiş yorumlar ortaya çıktıkça dikkat çekmiş, asırlardır İslam alimlerince farklı yorumlarla izah edilmeye çalışılmıştır. Bu izahatların tek amacının vahyin insanlar tarafından anlaşılması ve anlaşılan amaç doğrultusunda yaşam biçimi sergilenmesi olduğunu söyleyebiliriz.

“Hurufu Mukatta” diye anılan bu harfler Kur’an da 29 sürenin başında yer almaktadır. Bu harflerle ilgili olarak dini eserlerde, günümüze kadar intikal eden iki görüş yer almaktadır. Görüşlerden birisi Hz. Ebubekir’e dayandırılmaktadır. Bu harflere herhangi bir sözlük manasının yüklenemeyeceği, anlamlarının Allah katında olduğu ifade edilmektedir. Bu harflerle ilgili olarak ne manaya geldiği hususunda sahih bir hadis de yoktur. Bu görüşte olan ilim erbabı daha çok bu kelimelerin Kur’anın esrarından olduğu, nasıl bir mana kastedildiği de ancak Yüce Allah cc tarafından bilinebileceği ifade edilmektedir. Diğer görüş ise vahiyle gelen Kur’an-ı Kerim’in her harfinin bir mana taşıdığı ve anlamı olduğu bu sebeple hurufu mukatta nın da mutlaka insanlık için bir mesaj taşıdığı düşünülerek farklı zamanlarda farklı yorumlar yapılmıştır.

Yaşanılan çağın idrak noksanlığı sebebiyle vahyin mesajının doğru biçimde anlaşılamamasının bazı insanlarda iman zafiyetine sebep olacağını Yüce Allah cc Kur’anda bahsettiği için bu tip ayetlere “müteşâbih” ifadesini kullanmıştır. Müteşâbih ayetler “en doğrusunu Allah bilir” diyerek yorumlamaya çalışılmış veya “manası ve sırrı Allah cc katındadır” diyerek uzak durulmuştur. Gerçek iman sahipleri için her iki tavır da tasvip edilmiş ancak Kur’an da bir noksanlık arama düşüncesiyle iman zafiyeti olan insanlar için de “peşine düşülen ayetler” olarak zikredilmiştir.

Kur’an da ki bu harfler İlahi kelam olarak bugüne kadar müfessirler tarafından açıklanmaya çalışılsa da esrarını korumaya devam etmektedir. Gerçek iman sahipleri tarafından yapılan yorumların her biri bu ilahi kelamın sırrının yeni bir keşfi olarak kayıtlara geçmiş olup bundan sonra da yeni keşiflere vesile olacaktır biiznillah.

Gözün gördüğü her nesne “ilahi kelam”dır. Bakılan nesnenin “ilahi kelam” olarak bakan kişiye yansıması, gözün sahibinin niyetine, sahip olduğu duygulara ve tutkulara bağlıdır.

İnsanoğlu için soyut varlıklar bakımından bilinmeyen, keşfedilmeyen her şey “esrar” dır. “Esrar”ın “sırrının” keşfiyle ilgili görüş beyan eden ilim erbabı bu keşiflerini elde ettiği bilgilerle, düşünsel ve zihinsel yorumlama gücünü kullanarak ortaya koymuştur. Vahiyle terbiye edilmiş bir zihnin (akl-ı selim) ortaya koyduğu esrarla ilgili düşünceler, genel akıl sahipleri tarafından kabul görmesi halinde sırrın yeni bir keşfi olarak değerlendirilir.

Kişinin aklının çözemediği şey o kişi için bilinmeyendir (sır). O konuda daha önce söz söylemiş akıl sahipleri varsa onları okur tatmin olur ya da Allah’a havale eder rahat olur.

Bu yazımızın asıl konusuna dönecek olursak: “Tertil” ve “ Kıraat”  olmak üzere Kur’an-ı Kerim’in bilinen iki tür okuyuş şekli mevcuttur. “Tertil” üzere okumak ayetlerin manasıyla birlikte tane tane sözcüklerin anlaşılacağı bir şekilde ve verdiği mesaj doğrultusunda yaşam biçimini düzeltmek için okunduğu şeklinde diye tarif edebiliriz. Kur’anı tertil üzere okuyuş şekli Yüce Allah’ın cc açıkca Kur’an da tavsiye ettiği bir okuyuş şeklidir. Böyle bir okuyuş şekli kişinin ilimle hemhal olmasını gerektirir. Mektep medrese görmesini, Arapça lisanını bilmesini gerektirir. Yani diğer bir ifade ile “Alim” olmayı gerektirir. Bu durum Müslümanların genelinde yaygınlaşması zor bir okuyuştur. Ulaşılamaz hedef de değildir elbette.

Diğer okuyuş şekli olan “Kıraat” üzere okuma ise insanlar için daha kolay ve pratik okuyuş şeklidir. Hangi dili kullanırsa kullansın İnsanlar; “Kur’an-ı yüzünden okuma” diye ifade edilen okuyuş şeklini daha kolay öğrenebilmektedir. Günümüzde yaygın olan okuyuş şekli de bu tür okuyuş şeklidir. “Kıraat” üzere okumada insanlar okudukları ayetlerin manasını bilmezler. Yüce Rabbimiz tarafından makbul olanın “Tertil” üzere okumak olduğu Kur’an da  açıkca ifade edilirken; acaba hurufu mukatta dediğimiz bu harfler “Kıraat” üzere okumanın da Yüce Rabbimiz tarafından  kabul edilebileceği mesajını taşıyor olamaz mı? Bu tür okuyuşu da Rabbimiz açıkça Kur’an da zikredebilirdi diye bir düşünce aklımıza gelebilir. “Tertil” üzere okuma gibi en güzeli yapma imkanı varken; Daha az güzele onay verilmez ama sükut edilir. Bu sükut da yapılanın fena olmadığının delilidir.

Yüce Mevla adeta bizler için Peygamberimize vahyettiği kitabımız Kur’ana aldığı ve şu ana kadar esrarını koruyan ve sözlük anlamı bulunmayan harflerden çıkaracağımız mesajlardan birisi de Mübarek Kitabın anlamını bilmeden de okursak Allah katında ibadet amaçlı yapılan güzel işlerden olduğunu ve kabul göreceğini düşünebiliriz.

Adeta: “Ey kullarım Ben sadece harflerden oluşan herhangi bir sözlük anlamı olmayan bu nesneleri kitabıma aldıysam sizlerde benim kitabımı anlamını bilmeden ‘Kıraat’ üzere okursanız da kabulümdür, yaptığınız güzel işlerdendir.” Gibi bir mesaj veriyor diye düşünebiliriz.

Yalnız Kuran okuyucusu okuduğu sayfa da geçen aşina olduğu kelimelerin üzerinden tüm dikkatlerini Kurana vermesi gerekir. Mesala okuduğu sayfada geçen “Allah” ismi veya benzer tanıdığı kelimeler üzerinden zihinsel ve düşünsel derinliğe dalmalıdır.

En doğrusunu Yüce Allah (cc) bilir.

Bir yanıt yazın