Ön bilgilendirme: Bu yazıyı okurken “Furkan Suresi düşünsel okumalarım esnasında zihnime yansıdı.” cümlesini her paragrafın akabinde olduğu varsayılarak okunması tavsiye olunur.
1/
Kur’an ayetleri üzerinde zihinsel yoğunluk üzere düşünerek okuyan insanların doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetinin son derece yüksek olacağı;
Yüce Allah’ımızın cc “furkan” diye ifade buyurduğu; yanlışı doğrudan ayırma kabiliyetinin istisnasız akıl sahibi her insanda doğuştan mevcut olduğu;
Kur’an ayetleri üzerinde düşünerek okuyan insanların oluşturduğu toplumlarda haysiyetin saygınlığın onurun sözde değil özde hakim olacağı;
Kur’an, kişisel sorunlara çözüm bulmada vahyin nasihatları doğrultusunda insanı daha önce o konuda söylenmiş akıl sahiplerinin önerilerini de dikkate alarak kendi akıl ve vicdanının ortaya çıkaracağı düşüncelere yönelttiği;
Toplumsal sorunları çözmede insanların yanlışa düşmemeleri için Kur’anın tavsiyelerine uydukları takdirde isabet kaydedecekleri;
Toplumun huzur ve mutluluğu insanların bireysel sorunlarına çözüm üretildiği ölçüde artacağı;
Gerçek manada ibadetini, tâatini tevazu içerisinde Allah için yapan bir insanın yanlışı doğrudan ayırma da isabet kabiliyetinin artacağı;
Hayatı kötü işler peşinde ve çirkeflikle geçen insanların bu yaşam biçimlerini tercih etmelerinin sebebinin yanlışı doğrudan ayırmak istemediklerinden kaynaklanıyor olduğu;
İnsanoğlunun fıtratında var olan iyiyi kötüden ayırma kabiliyetini gerektiği yerde ve zamanda kullanmaması halinde Allah’a olan inancının zayıflayacağı veya göstermelik olup yok olacağı;
Allah’a kulluğun idrakine varan insan doğru olanı yanlıştan ayırma maharetine kavuşacağı;
İnsanlardaki farklılıkların toplumların kalkınması için bereket kaynağı olacağı;
İnsanlarda ki farklılıkların toplumun zenginlik ve refahı için tetikleyici bir unsur olacağı;
Doğruyu yanlıştan ayırma hassasiyeti gösteren kimselerin yaşantılarının toplumda uyarıcı vazifesi gördüğü;
Kulluğun sadece Yaratana karşı yapılması için Yaratan tarafından insanoğluna yanlışı doğrudan iyiyi kötüden ayırma melekesi verildiği;
Kişi hal ve hareketlerinin iyi mi? kötü mü? hususunda çevresel ve kişisel nefsin etkisinde kalmadan akıl, vicdan irade vb. melekelerini kullanıp Yaratıcısından yardım talebinde bulunduğu takdirde zihnine düşünsel bir çözüm gönderileceği;
Bildiğimiz rakamların sayısının bile yeterli olmadığı kadar varlık alemi sakinlerinin her birisinin teker teker yaşamını ve sürdürülebilir yaşam kaynağını hazırlayanın tek bir benzersiz aşkın olan Tebareke ve Teâlâ olduğu;
Cenab-ı Allah’ın özel olarak seçtiği elçi de olsa yarattığı alemdeki düzenin kaide ve kuralları çerçevesinde yaşantısını sürdüreceği;
Allah’a kulluğun İnsanoğluna kötülüğü ve iyiliği ayırt etme feraseti verdiği; Kötülüğü tercih ettiği takdirde ise sonucunun korkutucu bir acıyla neticeleneceği;
Günümüz insanların bilgisayar aracılığı ile istediği bilgiye hızlıca ve anında ulaşması Allah’ın sonsuz kudreti nden kaynaklı ikramı olduğu;
İsteyen insan için zihnine yansıyan soruların cevabına anında ulaşabilen bilgisayar ve internet ortamının uyarıcı özelliğe sahip olduğu;
İnsanoğlunun elde ettiği ilim ve bilimin: Allah’ın cc vasıflarında her şeyin üstünde, ötesinde, bolluk ve bereketin sürekli kaynağı olduğu yönünde uyarıcı özelliklerinin bulunduğu;
Her insanda kutsanan ve yaratılmışlar üzerinde egemenliğini kuranın tek büyük Allah olduğu bilincine ve şuuruna ulaşma özelliğinin var olduğu; Doğru istikametin ise uyarıcıların vesile kılınmasında değil, uyarılarının dikkate alınmasında olduğu;
2/
İnsanoğlunun yeryüzünde ki idari,sosyal,dini, kişisel her türlü tercihleri doğrultusunda özgürce yaşamını sürdürmesi Allah’ın kendi koymuş olduğu yasasının bir sonucu olduğu;
İnsanın yaşamsal ve fikirsel tercihlerine müdahale ederek hakimiyeti altına almanın Kişiyi Allah’a ortak koşma durumuna sokabileceği;
Genel insan yapısından farklı bir takım istisnai özelliklere sahip Kişileri “Allah’ın oğlu” gibi benzeri ilahlık ima eden sıfatlar yakıştırmanın asla kabul edilebilir bir inanç olmayacağı;
Yaratılmış her ne varlık var ise, bir ölçü dahilinde onun için takdir edilmiş başlangıcı ve sonu belli olarak yaratıldığı;
Yeryüzü ve gökyüzündeki tüm varlıkların belirlenmiş kurallar çerçevesinde ki müdahalesiz mevcut işleyişinin hükümranlığın tartışmasız kime ait olduğunu gösterdiği;
Çevresindeki insanları cezbeden ve dikkatini çeken diğer insanlarda bulunmayan sihre benzeyen olağanüstü, istisnai bir takım özelliklere sahip ve kendisinin haşa Allah’ın çocuğu olduğu iddiasında bulunabilecek insanların ortaya çıkabileceği;
İlim, fen, medeniyet ne kadar ilerlerse ilerlesin yeryüzü ve gökyüzünün mülkiyetinin hiç bir zaman asla insanoğlunun emrine ve uhdesine geçemeyeceği;
İnsanlığın geneli üzerinde otorite kurmanın veya tüm insanları köleleştirmenin yeryüzü mülkiyeti ile alakasının bulunmadığı;
Kur’an’ın insanoğlunun tapınması gereken “İlah” tarifi ve işaretinin, bir takım insanlar tarafından uydurulan ilahlara asla benzemediği;
İnsanların kendilerince uydurdukları “İlah” tasavvuru ile tek bir ilah olan “Allah” tasavvurunun hangisinin doğruluğu veya yanlışlığını belirleyen Kitabın Kur’an olduğu;
İnsanoğlunun zihninde ve yaşantısında ki “İlah” düşüncesi ile ilgili olarak aklı tatmin ve ikna edici tarifin yalnızca ve sadece Kur’an da var olduğu;
3/
“Büyüğünü bilen Allah’ını bilir” kıyaslamasından kaynaklanan anlayıştan dolayı büyüklere karşı duyulacak tazim ve hürmetin zihinlerde ki ilahlık tasavvurunu zedeleyebileceği;
Varlıkların yaşamsal ihtiyaçlarını gideren her türlü nimetlerin bereket olduğu, sebepler de dahil olmak üzere kaynağının Allah’tan başkasına isnat edilemeyeceği;
Şehadet alemine konu her ne varlık var ise ve her ne olağanüstü insanoğlunu cezbedici özelliklere sahip olsa da netice itibariyle tek bir Yaratıcıya işaret eden yaratılmış bir varlık olacağı;
Kişi kendisine fayda sağlayanların etkisine ve cazibesine kapılarak asıl kaynağı unutup onlara ilahlık derecesinde bağlanmaması gerektiği;
Muhteşem bir yeryüzü ve gökyüzü hakimiyetiyle insanlara varlığını hissettiren Allah cc varken, uyduruk ilahlara tapınmanın menfaat ve çıkar kaynaklı olacağı;
İnsanların ilah edinme özelliği doğuştan var olduğu;
Doğuştan var olan ilah edinme özelliği insanı tutku derecesinde ya gerçek yaratıcıya ya da kendi yaratıp tapınma derecesinde bağlandığı görünen veya görünmeyen nesnelere yönelteceği;
Allah’ın cc zatının gaibliği, insan ve benzer yaratılmış bir takım varlıkların da mevcut alem içerisinde yaratıcılık özelliğine sahip olmalarından kaynaklanıyor olduğu;
Allah’ın cc zatının gaibliği yegane kudret sahibi ve bereket kaynağı tek büyük yaratıcı olmasından dolayı olduğu;
İnsanoğlu ilim,bilim ve teknolojide ne kadar ileri seviyelere ulaşsa da canlı bir varlığın ölümünü asla engelleyemeyeceği;
İnsan veya benzer yaratılmış varlıkların mevcut alemle ilişkisi ve bağlantısı olmaksızın hiçbir keşif ve buluş yapamayacağı; yani yoktan var etme özelliğine sahip olamayacağı;
6/
İnsanoğlunun göklerin ve yerin keşfettikleri ve bildikleri hususlarla iktifa etmeleri, henüz keşfedemeyip bilemedikleri hususları da Allah azze ve celleye havale etmeleri gerektiği;
Yeryüzü ve gökyüzünün insanoğlu dahil yaratılmış varlıklar tarafından bilinmeyen sadece Yaratıcı tarafından bilinen özellikleri bulunduğu;
İnsanoğlunun kurduğu medeniyetler ve elde ettiği ilim ve bilim seviyesine göre yeryüzü ve gökyüzünde keşfedilebilecek bilinmeyenlerin kıyamete kadar varlığının devam edeceği;
Gökyüzü ve yeryüzünün her neresinde olursa olsun insanların gizli saklı yaptıkları kötü eylemlerden bağışlanma dilenip pişman oldukları takdirde mutluluk ve rahatlığa kavuşacağı;
7/
Din adına topluluklara önderlik yapan uyarıcılardan keramet denen olağanüstü bir takım sır yüklü hal ve hareketler beklemenin doğru olmadığı;
Dini topluluk önderleri konumunda olan şahsiyetlerin sevenlerini sır dolu keramet beklentilerinden uzak tutması gerektiği;
Dini topluluklara önderlik yapan Kişilerin sahip oldukları farkındalıklarına rağmen beşeri zaaflarını gizlememesi gerektiği;
8/
Kendisinin ve mensup olduğu toplumda ki tüm insanların, derdi ve sevdasının Allah cc olması için gayret ve çaba içerisinde olan Kişilerin zenginliğinin veya fakirliğinin asla mevzubahis yapılmaması gerektiği;
İnsanlara verilen kıymet ve değerin asla sahip oldukları maddiyatla ölçülemeyeceği;
İnsanların bu dünyada sahip olmak istedikleri maddi zenginliğin elde edilmesinde ki zorluğun Allah’a kul köle olmakla aşılacağı beklentilerinin yüksek olduğu;
Bu dünyada elde edilmesi istenen istek, arzu ve zenginliğin kuralı ve yolunun kişinin aklını ve sahip olduğu imkanları kullanmaktan geçtiği;
İnsanın dünya hayatında ki hedefinin dünyevi zenginlik değil insanların genelinin ihtiyaçlarına yönelik üretim yapmanın yollarını araması gerektiği;
Peygamberimizin (saygı selam ve hürmetlerimle) kişisel,dünyevi ve maddi çıkara yönelik olmayan ama muhataplarını etkileyen, kendisine sevdalandıran, imana gelmelerine vesile olan manevi bir haz yaydığı;
7-8/
Hz. Muhammed (SAV) Nebi ve Resul olarak görevlendirdiği yıllarda insanların genelinin inandığı uçuk-kaçık, efsane ve olağanüstü uydurma insanüstü hikayelerin yaygın olduğu;
İnsanlık tarihi boyunca Peygamberlere dahi detay bilgilendirme yapılmayan gaybi hususlar üzerinden batıl inançlar tesis edildiği;
İnsanları efsunlamanın en kolay yolunun gaybi hususlarda insanların korkularını artırıcı efsaneler uydurmak olduğu;
9/
Aklını kullanıp üzerinde düşünüp sorgulamayan insanların iman ve inanç konularında verilen örneklere kolayca inanıp sapıtacakları;
Allah azze ve cellenin mutlak zatının ve mekanının, insanoğlunun evveli ve ahirinin gaybi bir hususiyet olması nedeniyle insanların genelinin meraklanıp bilinmeyen uyduruk efsaneler peşine kolayca sürüklenerek doğru inança asla ulaşamayacakları;
3-10/
İnsanları iman ve inanç bakımından doğru olana ancak kendi cinsinden olan Nebi Resul Hz. Muhammed (a.s.) üzerinden bizlere ulaşan Kur’an vahyinin ulaştırabileceği;
10/
Gözlerin gördüğü yeryüzü doğal güzelliklerinin mevcudiyeti daha güzellerinin yaratılacağına delil olacağı;
Dünyalık elde etmede insanların dini inançları ve duygularının istismar edilmemesi gerektiği;
Servet kazanımlarında Dinin alet edilmesinin sonucu kişilerin sadece Allah’tan cc yardım dilenmesi de zafiyetler doğuracağı;
11/
Gün içerisinde yalan yanlış her ağzına geleni söyleyenlerin; Doğru mu? yanlış mı? olduğunu bilmeden dedikodu yayanların Ahirette alevi şiddetli ateşle karşılaşacakları;
13/
Ahirette cennet ehlinden olmayı hak etmeyen insanların çaresiz,keşmekeş, istifler halinde, helezon benzeri daracık bir yerden, kıyma makinasından çıkan et misali topluluklar halinde cehenneme atılacakları;
14/
Bu dünyada bazen rastladığımız ateşte yanan vücutların insana verdiği acı,elem ve ızdırabın şiddetinin ne denli korkunç olduğunun hatırlanması gerektiği;
Bu dünyada ateşler içerisinde yanan bir insanın elem verici acılardan bir an önce kurtulmak için ölümü arzulaması gibi Ahirette alevler içerisinde ki insanın benzer bir arzuyla yok olmayı isteyeceği ancak bunun mümkün olmayacağı;
15/
Bu dünyada İnsanoğlunun yaşadığı elem verici ızdırabların, acıların cehennem yaşantısına; mutlulukların ve güzelliklerin ise cennet yaşantısına örnek teşkil ettiği;
İnsanoğlunun yaratılışında ki safiyane masumluğu ve huy güzelliğini ergenlikten sonra da devam ettirmesi bizatihi kendi göstereceği samimi gayret ve çabaya bağlı olduğu;
İnsanoğlunun Allah cc katında ki değeri yaratılış da ki vicdani saflığını koruma yönünde ki çaba ve gayreti ile doğru orantılı olduğu;
Mümin Muvahhid olarak yaşayıp ölen insanların yaşamlarında vahye ve fıtrata aykırı tercih, hal ve hareketlerinin olabileceği;;
İnsanoğlunun bu dünyada yaşadıkları sıkıntıların, Kendisinin veya çevresinin fıtrata ve vahye aykırı tercih ve eylemleri sonucu olduğu ancak inançlı olması halinde yaşamında çektiği sıkıntıların Ahirette cenneti kazanma hesabında dikkate alınacağı
Ahiretini berbat edecek bir yaşantıya sahip kişinin, dünyası lüks ve şatafat içerisinde geçse de, ebedi olan ahiret hesaba katıldığında dünyada geçirdiği sürenin hiç bir ehemmiyetinin olmayacağı;
Allah’a samimiyetle inanma da ve muttaki bir hayat yaşama da dünyevi zenginliğe gerek olmadığı;
Ahiret sınavını kazandığımız takdirde kısacık bir ömür yaşadığımız şu dünyada isteyipte elde edemediğimiz her ne var ise sonsuza dek kavuşup yaşayacağımız;
16/
Cenneti hak etmiş ancak bu dünyada ömrü imkansızlıklar içerisinde kıt-kanaat bir şekilde geçmiş bir kimsenin ebedi yaşanacak olan ahiret hayatı yanında hiç bir ehemmiyetinin bulunmayacağı;
Bu dünyada cennette yaşar gibi yaşamanın bedelinin dünyevi zenginlikten geçtiği; Ahirette ki gerçek cenneti elde etmenin bedeli ise herhangi dünyevi zenginlik gerektirmediği;
Bu dünyada cennette yaşar gibi yaşamanın insanlar arasında yüksek bedeller gerektiren istisnai bir durum olduğu; Halbuki bu dünyayı ahirette ki gerçek cenneti kazanmak için yaşamayı becerenlerin istisnasız ve bedelsiz elde edeceği;
İnsanoğlunda isteme, dileme,arzulama ve hayal etme özelliğinin yaratılıştan var olmasının, gerçekleşebilirliğine delalet ettiği
Bu dünyada insanoğlunun tattığı lezzet ve hazların varlığı ahiret hayatında da cennet ismiyle tasvir edilen lezzet ve hazlara delalet ettiği;
17/
İnsanlık aleminde dini anlayış ve yaşayış bakımından örnek alınıp taklit edilecek dindar insanların her daim var olacağı;
Akıllarını kullandırıp sorgulatmayan, tek bir insanın emrine amade din amaçlı toplulukların yaptıkları ibadetlerin sapıtıp yoldan çıkmalarına engel olamayacağı;
Allah’a bağlanılması gereken derecede, insanoğlunun dünyada bağlandıkları her ne ise birlikte hesaba çekilecekleri;
İstikameti ve Tanrı inancı doğru olmayan insanların neden bu duruma düştüklerinin Ahirette sorgulanacağı;
Dünya hayatında istikameti, niyeti, inancı düzgün ve doğru olan topluluk önderlerinin ölümünden sonra ki süreçte O’nun yolundan gittiklerini zannedenlerin sapıtabilecekleri;
İnsanların Allah’a hasretmesi gereken tanrısal özellikleri her ne sebeple olursa olsun hasrettikleri her ne ise mahşerde ilahi hesaba birlikte çıkarılacakları;
Melek, şeytan ve benzeri gizemli soyut varlıklara ilah mertebesinde inanmanın kaynağının insanoğlunun kendi zihinsel tapınma ihtiyacından kaynaklanıyor olduğu;
Kendi çağında Kur’an’a uygun istikamet üzere yaşamış elçilere, nebilere ve alimlere isnat edilerek kendinden sonra ki çağlarda ümmeti saptırıcı rivayetlerin yapılabileceği;
Kurucularının başlangıçta doğru yol üzere organize ettiği çağlar boyu varlığını sürdürebilen insan topluluklarının başlangıçta ki doğru istikametten sapıtabilecekleri; Sapkınlıklarını da kurucu liderlerine isnat edebilecekleri;
Tapınmak için sadece Allah’ı cc işaret eden Nebi ve Elçilere zamanla ümmetleri tarafından bir takım tanrısal özellikler yüklemek suretiyle sapıtabilecekleri;
18/
İnsanoğlunda ki nimet bolluğu, maddi zenginlik, dünyevi güç Allah’ı unutturabileceği ve O’na kulluk vazifelerinden vazgeçirebileceği için bu tip kişilerin bu duruma dikkat etmesi gerektiği;
Kişinin Allah’ı unutup unutmadığını edindiği dostlara bakarak anlayabileceği;
İnsan topluluklarında ki bozulmaların ve sapmaların, evlatların atalarına olan bağlılık ve üzerlerinde bıraktıkları etkilerden kaynaklanıyor olduğu;
Babalar evlatlarını kendilerine değil Nebi ve elçinin tebliğ ettiği dinin sahibi Allah’a bağlanmalarını ve dost olmalarını tavsiye etmeleri gerektiği;
Müslüman evlatlar babalarından din adına duyduklarının doğruluğunu Kur’ana teyit ettirmek sizin inancına bulaştırmaması gerektiği;
19/
Ahiretteki azap ve cezanın insanoğlunun dünyada ki yaşantısına bağlı olarak otomatikman kendisini bulacağı;
Dünya hayatında çağdaşı olmayan; inanç bakımından tabi oldukları ve taklit ettikleri dini önderlerin cennetlik, kendilerinin ise cehennemlik olduklarını şaşkınlık içerisinde görebilecekleri;
Sapıklığa düşmeden Nebi ve elçilerin gösterdiği istikamette Allah’ın buyruklarını değiştirmeden ömür süren toplulukların Ahireti kazanacakları gibi huzurlu ve rahat bir dünya hayatı yaşayacakları;
Allah’ın nebisi veya elçisinin adını kullanıp yanlış dini düşünce ve yaşam biçimi uydurmanın haksızlığın en büyüğü olduğu; Bu tip kimselere büyük bir azap tattırılacağı;
20/
İnsan sağlığı açısından yemeklerden sonra yürümenin çok önem arz ettiği;
Sosyal bir varlık olarak insanoğlu için beslenme ve zati ihtiyaçlarını gidermenin en önemli kaynağının çarşı-pazar olduğu;
Müslümanlar için en büyük Ahiret sınavının sosyal hayatta diğer insanlarla olan münasebetlerden yapılıyor olduğu;
İnsanlar arasındaki sosyal ilişkilerin bu dünyada sabır gerektirdiği ve Ahiret için sınav konuları olduğu; Konu başlıklarının ise huy ve menfaat olduğu;
İnsanların birbirlerine karşı gösterecekleri sabır gerektiren söz ve davranış bozuklukların Allah’ın koyduğu kurallara uymakla düzeltilebileceği; Kuralların kaynağının da vahiy kaynaklı Nebi Muhammed (S.A.V) ahlakı olduğu;
İnsanların birbirlerine karşı tahammül göstermeleri, sabır gerektiren yapılması zor işlerden olduğu;
İnsanlar arasında birbirlerine karşı tahammül göstermenin zorluğu cevabı belli ahiret sınav sorularından olup; Cevabi şıklardan birisinin menfaat, diğerinin ise Allah rızası olduğu;
Soruları ve cevapları kendi içerisinde belli olan bu dünya hayatının insanlar için sınav ortamı olduğu;
Soruları ve cevapları verilmiş olan bu dünya hayatında ki ilahi sınavı veremeyen kafaların Yaratıcıyı suçlamalarının akılsızlık olduğu;
Bu dünya da insanlar arasında ki statü farklılıklarının Ahiret soruları olduğu; Verecekleri cevaplara göre değerlendirilecek leri;
21/
Şartlı iman ve inancın geçerli olmayacağı;
Bencillik ve büyüklenme hastalığı olan insanlarda ya ahiret inancının hiç olmayacağı veya şüphe içerisinde olacağı;
Ahiret inancına işaret olarak şehadet aleminde ki mevcudatın doğumu, yaşaması ve ölümünün yeterli olacağı;
İnsanoğlunda ki büyüklenme hastalığının onu azdıracağı;
Her bir zerresi mucize olan şu varlık aleminin mevcudiyetinde Rabbını görmeyen gözün sahibinin bencil, azgın ve ukala olacağı;
22/
“İman” hususunda varlık aleminde gördükleri işaretleri yeterli bulmayıp, gaybi hususları bu dünyada görmedikçe iman etmeme düşüncesine sahip kişilerin ahirette “suçlu” kategorisinde değerlendirileceği;
23/
Dünyada işlenen faydalı her hal, hareket ve düşüncenin mutlaka ahirette bir karşılığı olacağı ancak bu karşılığın ahirette yapan kişinin imanıyla buluşamadığı takdirde buharlaşıp zerrelere ayrılarak fayda sağlamayacağı;
Kişi dünya hayatında işlediği güzel amellerin, ahiret hayatında, imansızlığı nedeniyle toz toprağa dönüştüğünü gördükçe kahrolacağı;
24/
Meşru yollardan ihtiyaç ve istekleri karşılamada bu dünyada çekilen yorgunlukların karşılığı ahiret hayatında güzel ortamlarda dinlenmek olacağı;
25/
İnsanoğlunun fiziksel olarak göremediği ancak soyut olarak varlığı bünyesinde hissedilen his,duygu,düşünce gibi özelliklerin kainatta ki başka alemlerle irtibatlı olduğu;
Dünya hayatında insanla bağı olan his düşünce duygu vicdan vb melekeler dediğimiz görünmeyen varlıkların, yeryüzünün ahiret için yeniden yaratıldığında dünya semasının söz konusu varlıkların insanlarla olan münasebetlerini gösterecek şekilde olacağı;
Bulutların yağmur taşımasına benzer bir şekilde başka varlıkları da bünyesinde taşıyor olduğu;
Bulutların insanoğluyla bilim çevrelerince henüz tespit edilemeyen bilinenlerin ötesinde henüz keşfedilmeyen çok daha farklı özelliklere sahip olduğu;
Yeryüzüne yönelik kamera kayıtlarının bulutlarla ilişkili olabileceği;
Şu anda içerisinde yaşadığımız yeryüzü semavatının gün gelecek farklı bir fiziki değişime uğrayacağı;
Yeryüzü semavati nin fiziki değişime uğradığı çağda yaşayan insanların hem kendilerinin hem de yeryüzünde yaşamış tüm insanların ilahi sınav sonuçlarını gözlemleye bilecekleri;
Yeryüzü semavati nin fiziki değişim sürecinin kıyametin başladığının göstergesi olabileceği;
26/
İnsanoğlunun emrine verilen bu dünya da ki beşeri hakimiyetin arizi olduğu ve Allah’ın cc mutlak ve gerçek olan hakimiyetine işaret ettiği;
Yüce Allah’ın cc hesap gününde kullarına karşı olabildiğine affedici,merhametli, şefkatli muameleler gösterecek olmasına rağmen dünya hayatı Allah’ı cc inkarla geçenlerin ise çileli ve çok zor bir süreç yaşayacakları;
27/
Resullerin yoluna götürmeyen dostlukların ahirette pişmanlığa neden olacağı;
Elçi’nin (SAV) yolu Kitabımız Kur’an ve Kur’an’a aykırı olmayan Hz. Muhammed’e (SAV) isnat edilen rivayetler olduğu;
Elçi’nin yolunun Kur’an olduğu, bu dünyada Kur’anla beraber olmayı beceremeyen insanların ahirette çok büyük pişmanlık duyacakları;
Ahirette ki kurtuluşun bu dünyada Kur’an la dostluk kurmaktan geçtiği;
Bu dünyada dostlukların Kur’an la kurulması ve Kur’anın tavsiyeleri doğrultusunda yaşamın sürdürülmesi gerektiği;
Peygamberimizin irtihalinden sonra insanların Kur’an la hemhal olmasının Elçi’nin (SAV) yoluyla beraber olmak demek olduğu;
Kur’anın varlığından haberdar olup da onun mesajlarını dikkate almayanların ahirette son derece acı veren pişmanlıklar yaşayacakları;
28/
İnsanoğlunun dünya hayatında muhabbet beslediği ancak Ahirette pişmanlık duyacağı dostluklar yaşayacağı;
Yalancı olduğuna şahitlik edilen kimselerle, kendisini düzeltmedikçe dostlukların sürdürülmesinin ahirette pişmanlığa neden olacağı;
Gıyabında sevgi ve muhabbet beslenilen her insan, yüz yüze tanışıklığı bulunmasa da kişinin dostu olacağı;
İnsan vicdanının ve hissiyatının onaylamadığı arkadaşlık ve dostlukların kurulmaması gerektiği;
Ahirette pişmanlık duyulacak arkadaşlık ve dostlukların dünyada mutlaka belirtileri olacağı;
“Belki işim düşer” mantığı ile kurulan arkadaşlık ve dostlukların hem bu dünya hem de ahirette pişmanlıklara neden olabileceği;
Sırf “dostluğumuz bozulur” düşüncesiyle gayri ahlaki ve erdemsiz hareketlere göz yummanın hem bu dünya hem de ahirette pişmanlıklara neden olacağı;
29/
Kişi bizzat kendisinin Kur’an dan istifade etmeksizin; Kur’an dan konuştuğunu iddia eden başka kimselerin istikametinin doğruluğunu test ve teyit edemeyeceği;
İnsanların Allah’a olan inançlarında ki sapmaların; İstikameti doğru olan bir imandan sonra da olabileceği;
İmandan sonra düşülebilecek sapıklığın insanlar arasında kurulan maneviyat içerikli dostluklar sebebiyle olabileceği;
İnsan şeytanın saptırmasından sonra ki süreci kendisinin yalnız devam ettireceği;
İnsanın kendisine yol gösterme hususunda Allah’ın yardımını istemesi gerektiği;
30/
Peygamberimizin Cenab-ı Allah’a cc şikayetine muhatap olmamak için dost meclislerinin Kur’an ayetleriyle ilişkilendirilmesi gerektiği;
Okumasa da Kur’an’a karşı içten samimi duygular içerisinde beslediği saygı ve sevginin Kişiyi Kur’an-ı terk edenler kategorisinden kurtarabileceği;
İman ehli olup da Müslümanca bir hayat sürmeyenlerin Kur’an-ı terk edenler kategorisinde yer alma tehlikesinin var olduğu;
Müslümanım deyip te hayatını Kur’an mesajlarına göre düzenleyip yaşamayan Kişilerden Nebi Muhammed’in (S.A.V) hesap gününde şikayetçi olacağı;
Bilim çevrelerinin canlıların genetik yapılarını bozdukları gibi yeryüzünün doğal yapısını da bozacak şekilde Kıyamet sürecini tetikleyici bilimsel denemeler yapacağı;
“Müslümanım” diyen kişinin yaşamsal tercihlerinin Kur’an mesajlarına uygunluğuna dikkat etmesi gerektiği;
31/
Doğru bilgiyi veya haberi, ahlaki ve erdemli bir eylemi,geleneği ileriki nesillere aktarma çaba ve gayretleri engelleyenlerin günahkar, mücrim ve suçlu kimseler olacağı;
Fıtrata aykırı toplumsal yaşamın ve ahlaki bozulmaların vereceği zarardan korunmak isteyenlerin Rabbimizin mesajlarına (Kur’an’a) yönelmeleri gerektiği;
Toplum içerisinde Kendisinin şaşmaz haklı ve doğru olduğunu zannedip iddia eden hak ve hakikat düşmanlarının eksik olmayacağı;
Manevi itibar sahibi kimselere toplum içerisinde düşmanlık besleyen kimselerin olacağı;
İnsan fıtratına aykırı bir yaşantıyı alışkanlık haline getiren kişilerin içinde bulundukları suçluluk hayatı, toplumdaki manevi itibar sahibi kişileri düşman olarak göstereceği;
Fıtrata uygun yaşamayan günahkar kimselerin aralarında ki dostlukların her an düşmanlıkla neticelenebileceği;
İnsan, yardım taleplerini ve doğru yol işaretlerini Cenabı Allah’tan cc gayri başka şeylerde araması halinde sonunun hüsran olacağı;;
İnsanoğlunun Rabbinin yol göstermesini ve yardımını talep etmesinin karşılık bulması, her şart ve ahvalde Kur’an tavsiyelerine uymasına bağlı olduğu;
32/
Günlük olarak tekraren yapılan bedensel ibadetlerin, kişinin ruh dünyasını etkilemek sizin sıradanlaşmaması gerektiği;
Tekraren aynı şekilde yapılan her ibadetin zihinsel olarak insanın gönül dünyasını sarmalaması gerektiği;
İnsan, aklını Kur’an mesajlarının sosyal hayata uyumluluğu veya uyumsuzluğu üzerinden “nasıl olması” gerektiği hususunda kullanamayacağı;
Kur’an ayetleri üzerinde düşünerek okumanın, kişiyi mutlaka inanç bakımından kafasında ki sorulara cevap bulmaya sevk edeceği;
33/
İnsan zihnini meşgul eden soruların cevapları, mutlaka red ve kabul olmak üzere gerekçeleriyle birlikte cevaben kişinin zihnine yansıyacağı;
İnsan zihnine yansıyan, vicdan ve aklın reddettiği cevabi bir durumun zıddına kişinin eyleme geçebileceği;
Kur’an mesajıyla donanımlı bir kimse inançla ilgili her türlü tartışmada doğru olan ikna edici tespitler yapabileceği;
Mevcut varlık aleminin ilahi bağlantısının kendi bünyesinde var olduğu;
İnsanoğlu bizatihi talep ve isteği doğrultusunda kendi varlığının ilahi bağlantı ile olan ilişkisini keşfedebileceği;
34/
Benimsenen ve takip edilen her türlü yanlış usul ve yöntemin götüreceği akıbetin şer ve şeytani olacağı;
Cehennemlik olan insanların mahşerde ayakta duramayacak kadar fersiz ve çaresiz yüzüstü kalacakları;
Akıbeti cehennemlik olan insanların bedenleri canlı ancak fersiz ve çaresiz halde rüzgarın önündeki çer-çöp misali süpürülüp ateşe atılacağı;
Yaşanılan hayat, kişinin kendisine, ailesine,çevresine veya şehrine zarar veriyorsa izlenen yolun kötü olduğu ve vazgeçmeden ölündüğü takdirde sonunun cehennem olacağı;
35/
Allah’ın cc kitabı Kur’an la hemhal olup Onun öğrenciliğini ve öğretmenliğini yapan her kimse mutlaka insanlardan destek bulacağı;
36/
İnsan fıtratına aykırı ilkeler çerçevesinde oluşturulmuş devlet yapılanmalarının ilahi gazabı üzerine çekeceği;
İnsanlığın idrakine sunulmaya çalışılan Kur’an mesajlarını yalanlayan toplulukların helak edilmeyişinin nedeninin tebliğciler de ki beşeri zaaflardan kaynaklı Kur’anın evrenselliğinde isabet kaydedilememesinden olabileceği;
Allah’ın ayetlerini yalanlayan toplulukların helak edilmeyiş sebeplerinin; Ya dini sunumdan mahrum bir hayatlarının bulunduğu ya da sunum yapan kimselerin Nebilerin izlediği yolu tutturamadıklarından kaynaklanıyor olabileceği;
37/
Yeryüzünde haksızlığı,zulmü kurumsallaştıran insan topluluklarının akıbetlerinin helakla sonlandırıldığı;
Yeryüzünde yaşanılan her ânın birer ayet olduğu;
İnsan fıtratına aykırı devlet uygulamalarına karşı duyarsız kalan vatandaşların hem kendi akıbetleri hem de tabi oldukları devletlerin akıbetlerinin elem verici sıkıntılarla son bulacağı;
Allah cc tarafından görevlendirilen Elçilerin insanların bireysel ve toplumsal yaşantılarını insan fıtratına uygun hale dönüştürmek için gönderildikleri;
İnsanlığın idrakine arz edilen Kur’anın evrensel bir hitapla bütüncül olarak vermek istediği mesajlarda tebliğci tam isabet kaydeder de muhatap toplum şayet yalanlayacak olursa helaka uğrayacağı;
Doğal afetler sonucu toplu ölümlerin yaşandığı felaketlerden çıkarılması gereken ibretler olacağı;Afette yaşanan felaketlere insanların kendi tercihlerinin neden olduğu;
Yaşanan sel felaketlerinin yaşandığı bölge halklarınca sıradan bir doğal afet miş gibi geçiştirilmemesi gerektiği;
Sel felaketi yaşayan bölge halkının yaşadıkları bu doğal afeti ilahi bir uyarı olarak algılamaları gerektiği;
38/
Dünya tarihinde helâke uğrayan insan topluluklarının düştükleri durumdan yaşamakta olan yeryüzü insanlığının ibret alması gerektiği;
39/
İnsanlığın tamamı insan fıtratına uygun yaşamsal ilkelerin kapsam alanına sokulmadığı müddetçe elem verici dramatik tabloların yeryüzünden eksik olmayacağı;
İnsanlık tarihinde helâk edilen toplumların yaşantıları,kurulu düzenleri,ahlaki anlayışları incelenerek benzer bir yaşantıdan uzak durulması gerektiği;
Allah’ın cc kitaplarında verdiği misaller insanların tedbirli yaşamaları ve benzer hatalara düşmemeleri için olduğu;
41/
İnsanın doğru ve hak olanın tarafında yer almamasının nedeninin bencillik olduğu;
Doğal afetler sonucu insanların yaşadıkları belaları ilahi bir uyarı olarak takdim edenleri bilimsel gerekçelerle itibarsızlaştırmaya çalışanların Nebileri yalanlama konumuna düşecekleri;
Allah cc tarafından görevlendirilen Nebi ve Elçilerin insanların zihinlerinde ki İlah düşüncesini düzgün hale dönüştürmek için olduğu;
42/
Arzularımızın doğuştan içimize yerleştirildiği, asla yok edemeyeceğimizi ancak kontrol edebileceğimizi bu yüzden Allah katında ki sınavımız olduğu;
Kur’andan bir ayet duyduğunda veya okunduğunda onu farklı alimlerin tefsirlerinden okumadan veya dinlemeden “aklıma yatmadı” demenin düşüncesini ilah edinmek demek olduğu;
Her şart ve ahvalde duyduğu veya okuduğu Kur’an ayetinin aklına yatmadığını düşünen kişilerin arapça metinden kelimelerin kökleri de dahil manalarını tekrar incelemesi gerektiği;
İnsanlar arasında ki düşünsel tartışmalarda “ısrarcılığın” bencillikten ve alaya alınmaktan kaynaklandığı;
İnsanoğlunun genelinde kalben ve ruhen sadakatle bağlanacağı ve kolay kolay vazgeçemeyeceği bir ilahının bulunacağı;
43/
Hayatında vazgeçemeyeceği her türlü tutku derecesinde ki alışkanlıkların Kişi için ilah mertebesinde olma tehlikesinin bulunduğu;
Düşünce ve fikir de ki taassubun Kişi için ilahı olma tehlikesi taşıyacağı;
Kişi taptığı İlahı bilmek istiyorsa vazgeçemediği tutkularına ve asla karşı koyamayacağı korkularına bakması gerektiği;
İnsanoğlunun yaratılış gereği mutlaka bir İlah’a inanacağı;
”Tanrıya inanmıyorum” düşüncesi Kişinin zihninde ki İlahı olduğu;
İnsanlara manevi hayatları için önderlik yapmanın, sorumluluk üstlenmenin tek şartının katıksız bir tevhit inancını tesis etmek olduğu;
İnsanoğlu için bu dünyada her istediği şeyin gerçekleşmemesinin nedeninin arzularını ilahlaştırma tehlikesinden dolayı olduğu;
44/
İnsanoğlu, Allah’ın varlık aleminde ki ve Nebilere gönderdiği ayetler çerçevesinde sunulan sözleri aklını kullanarak dinlemeleri gerektiği;
Aklını kullanmadan, sorgulamadan dini hususlarda kayıtsız şartsız tabi olmanın koyunlardaki sürü mantığıyla benzer olduğu;
Kevni ve Kur’an ayetlerinin verdiği mesajlar çerçevesinde aklını kullanarak sorgulamadan, koyunlardaki sürü mantığı ile dinde yol tutanların kolayca sapıklığa düşebilecekleri;
Manevi yaşantı açısından insanların toplu olarak hareket etme içgüdülerine sahip oldukları;
Cemaat, tarikat vb. faaliyetler içerisinde ki insan topluluklarının ilahi mesajları asıl kaynağına dayandırarak akıllarını kullanmadıkları takdirde çok kolay sapıtabilecekleri;
İnsan topluluklarında ki “sürü mantığı” gereği kişilerin duyduklarını akıl süzgecinden geçirmeden kabul etmelerinin sapıklığı artıracağı;
Her canının istediğini (Arzularını) Kur’an vahyi ile kontrol etmeyen insanların inanç bakımından “sürü psikolojisi” ile hareket edecekleri;
Aklını kullanmaksızın mensubiyet bağnazlığı içerisinde olan insanlara Kur’an vahyinin tesir etmeyeceği;
İlahi vahiyden yoksun olan veya aklını kullanmayan insanların sürü mantığı ile hareket edecekleri;
İnsanın doğal hayattaki yaşanılan olayları işitip görüp aklını kullanarak ilahi mesajlar çıkarması gerektiği;
İnsanoğlunun doğal yaşama karşı duyarsız kalması halinde hayvanlardan daha kötü duruma düşebileceği;
45/
Bir toplumda hakkın, hakikatın,doğruluğun, güzelliklerin ve ahlakın azalması halinde yerini kötülüklerin, çirkinliklerin,sahtekarlıkların,yalancılığın ve ahlaksızlığın alacağı;
Nasıl ki her bir gölge yansımasının güneşin varlığına işaret ediyorsa, varlık aleminin gözlere ve zihne yansımasının da Yaratıcısına cc işaret edeceği;
Yeryüzü hayatının fen bilimlerine konu her ne var ise ilahi kurallar çerçevesinde cereyan ettiği ancak neticeye neden olan nesneleri değil Yaratıcıyı cc görmek gerektiği;
Bizler için şu an basit sıradan bir olay olarak görülen “gölge” ve hareketinin ayet-i kerime de konu edilmesinin ileriki zamanlarda üzerinde bilimsel keşifler yapılabilecek olmasına işaret olabileceği;
Varlık aleminin canlılığı, her an hareket halinde olma özelliğinin Yaratıcı cc tarafından konulmuş vazgeçilmez bir kural olduğu;
Varlık aleminin bir neden-sonuç ilişkisine dayalı olarak mevcudiyet kazandığı;
46/
Gölgenin güneşe, rüzgarın yağmura, suyun doğanın canlanmasına işaret ettiği gibi insanoğlunun hayatında karşılaştığı her bir olayın yaşamında işaret edeceği başka bir eylemin nedeni olacağı;
47/
Gecenin insan hayatında tercihe bağlı olarak manevi duygularının tavan yaptığı zaman dilimi olduğu;
Yeryüzü yaşamının doğal akışında mutlaka insanoğlunun yararına bir durumun söz konusu olduğu;
48/
İnsanoğlunun yaşadığı hayatta başından geçen olayların nasıl neticeleneceği hususunda öncesinde işaretlerin olacağı;
49/
Yeryüzünde bitkilerin,hayvanların ve insanların vazgeçilmez önemli yaşam kaynaklarından birisinin de su olduğu;
Yeryüzündeki doğal yaşamın insan yaşamıyla ilişkili ve ilintili olduğu;
50/
Tabiat yasalarına bağlı olarak cereyan eden yeryüzü yaşamının Allah’la cc ilişkilendirilme mesinin “Küfür” olarak nitelendirildiği;
Allah’ın cc koyduğu yasalara bağlı olarak sürmekte olan yeryüzü yaşamının kural dışılığını iddia etmenin “küfür” olacağı;
Yaşam koşullarında ki kişi müdahalesi, insanların çoğunun nankör ve inkarcı olmasına neden olacağı;
Doğal yaşamın her anında ve merhalesinde ki teferruatın varlığı, insanoğlunun aklını kullanarak inançsızlık bataklığına düşmemesi için olduğu;
51/
Yeryüzü hayatında ki akışın, insanlar için uyarıcı bir niteliğe sahip olduğu;
52/
İnkarcıların inançla ilgili iddialarını çürütmenin en kolay yolunun doğal yaşamda ki olaylara dikkat çekmekle mümkün olacağı;
53/
Doğal hayatta ki bilimsel kuralların aksine suların birbirine karışmadığı yeryüzünde ki bazı yerlerin varlığı ilahi kudrete dikkat çekmek için olduğu;
Yeryüzü hayatının Allah cc tarafından konulmuş yasalar çerçevesinde sürdüğü;
54/
İnsanlık ve hayvanatın üremesinde ki sudan ibaret bir damla meninin, Kime tapılması, Kime kulluk edilmesi ve Kimin kudret sahibi güçlü olduğuna işaret ettiği;
55/
Yeryüzü hayatına karşı gösterilecek duyarsızlığın kişiyi Yaratıcıyı dikkate almama durumuna düşürebileceği;
İnsanoğlu için bu dünyada, doğumu ve ölümü arasında kulluk edeceği hiç bir yaşamsal varlığın veya nesnenin olamayacağı;
Kulluğun sadece ve sadece mevcut alemde ki “ol” ve “öl” deme güç ve kudretin sahibi Allah’a yapılması gerektiği;
İnsanlara sunulan yeryüzü servetinin doğal gerçek sahibini görmezlikten gelmenin “Kafirlik” olduğu;
İnsanlığın ortak malı olan yeryüzü servetinden devşirilen dünyevi yapay güçlere ilahlık mertebesinde tabi olmanın, boyun eğmenin “kafirlik” olduğu;
İnsan, yaşamı boyunca Allah’a olan inancını kıymet ve değer bakımından alt seviyelere indirgediği takdirde “Kafir” olacağı;
Kasıtlı ve bilinçli olarak yapılan Allah’ın Dinine aykırı hal ve hareketlerin kişiyi “Kafir” edeceği;
Kişinin, kulluk için Allah katında ki makbul dini bilmesi gerektiği;
Kişinin taptığı ilaha kulluğun isabet ve istikameti için kendisine yönelik zararın ve yararın ne olduğunu bilmesi gerektiği;
Bu dünyada insanoğlu için en büyük ilahi faydanın “doğum”, zararın da “ölüm” olduğu;
İnsanoğlu için beşer kaynaklı dünyevi hiç bir fayda ve zararın doğal yaşamdaki doğum ve ölüm mertebesinde olamayacağı;
Kafirliğin, sosyal yaşamda ki insani ilişkilerde doğru olan bir hususu inkar edip yalan ve yanlışı desteklemek olduğu;
Doğrunun ve hakikatın değil yalan ve yanlışın destekçisi olmanın Allah’a cc karşı gelmek olduğu;
56/
Doğal hayatta karşılaşılan her olayın korkutucu veya müjdeleyici bir işaret olduğu;
Din adına konuşan kurum,kuruluş ve kişilerin, muhatabı kabul etmesi halinde, sadece Allah’ın ayetleri çerçevesinde öneride bulunabileceği;
Allah Nebisini örnek aldığını iddia eden bir din nasihatçısı tarafından muhatabına karşı “söz” den başka bir metod deneme mesi gerektiği;
Hak ve hakikatin, doğru ve güzel olan hal ve hareketlerin destekleyicisi ve sahibi olarak hayat süren insanların dünya ve ahiret hayatı mutluluklar içerisinde geçeceği;
İnsanların dini inanç hususunda ki taleplerine cevap vermede din nasihatcısının, yol tarifi için konan işaret levhaları gibi olması gerektiği;
Din nasihatcısının, insanların inançlarıyla ilgili yol tarifi için konan işaret levhası olabilmesi için kendisinin gidilecek doğru yolları bilmesi gerektiği;
Mutlu bir dünya ve ahiret hayatı yaşamak isteyen kişilerin Kur’an vahyinde belirtilen işaret levhalarının gösterdiği istikamette yürümesi gerektiği;
Kur’an da ahirette karşılaşılacak şiddetli cezalardan bahsedilmesinde ki İlah-i Muradın; Kişinin dünyada geçirdiği sürecin istikamet üzere olması beklentisinden kaynaklandığı;
Kur’anın ve Nebi’nin a.s. ahiret ile ilgili uyarılarının nedeninin Müslümanın dünyada ki yaşantısının Kur’an tavsiyeleriyle uyumlu olması için olduğu;
İnsanın kendi talebine bağlı olarak şehadet aleminde ki her bir zerrenin Kişiyi bilgilendirme görevi bulunduğu;
Kur’an ayetleri üzerinde düşünerek okuyan Kişinin Yaratıcının uyarılarına ve müjdelerine muhatap olacağı;
Kur’anın uyarı mesajlarını hayatında dikkate alarak yaşamak isteyen Kişinin alacağı müjdeli haberin, hem bu dünyası hem de ahiretinin mutluluklar içerisinde geçirmek olacağı;
İnsanoğlu için hayatın her anıyla ilgili yapacağı eylem ve düşüncelerin kendisi ve çevresi için müjdeli ve uyarıcı taraflarının bulunacağı;
İnsanoğlunun kendisi ve etrafına karşı vaatte bulunma, haber ve bilgilendirme isteğinin doğuştan var olduğu;
57/
Hakka, hakikate, doğruya ve iyiye taraf olmada kişisel çıkar hesabı yapılmaması;
Din nasihatcısının muhatabından beklentisinin doğru inanç, düzgün bir hayat olduğu;
Dinin asla ve kat’a alışverişe, ticarete konu olamayacağı;
Doğrunun, hakkın, hakikatin, iyinin tarafında olmanın karşılığında herhangi bir ödül,ücret veya benzeri menfaat beklenilmemesi;
Dinin para işi değil gönül işi olduğu;
İnsanoğlunun kendisine ve çevresine yapacağı uyarıların sevindirici bir sonla neticelenmesini hedeflemesi gerektiği;
Yaratıcının bizlerden bulmamızı istediği doğru yolun; Kendimiz ve çevremiz için neticesi sevindirici olacak uyarılar olduğu;
Yaratıcının cc insanoğlunun yaşaması için gerekli olan yeryüzü nimetlerini ücretsiz olarak yaratmasının nedeni, biz insanların sonucu sevinç ve mutlulukla neticelenecek uyarıcı bir sistemi kurmamız için olduğu;
İnsan eğitiminin karşılık beklemeksizin yapılması gerektiği;
İnsanları sevindirecek ve mutlu edecek eylemlerin ve imkanların paylaşılması gerektiği;
İnsanların birbirlerini sonucu kötü olabilecek hususlarda uyarıcı, sonucu iyi olabilecek hususlarda müjdeleyici olarak yaşamlarını sürdürmenin Yaratıcının cc istediği doğru yol olduğu;
İnsanlar birbirlerini dünyevi ve uhrevi hususlarla ilgili uyarmada ve müjdelemede kasıtlı ve bilinçli olarak yanıltmaması gerektiği;
58/
Kişinin işlediği şahsına özel günahlar için bu dünyada din adına asla ceza verilmemesi gerektiği;
İnsanların, kişilerin günahlarını öğrenmek için özel çaba ve gayret içerisinde olmaması hususu;
İnsan her anında ki eylem ve sözlerini Allah’ın cc yüceliği ile irtibatlandırması gerektiği;
Yüce Yaratıcının güzel cezbedici ifadelerle anılması gerektiği;
İnsanların kelime hazinelerinde ki övgü için kullandıkları kelimelerden bazılarını sadece Yüce Yaratıcıya özel kullanmaları gerektiği;
Kişinin insan,kurum ve kuruluşlara karşı duyduğu güven duygusun, Yaratıcısına karşı duyduğu güven duygusunun önüne geçirmemesi gerektiği;
İnsan işlediği gizli günahlarını kimse görmedi diye unutmaması gerektiği;
Kişi yaşadığı gizli günahlarının Allah cc tarafından bilindiğini her daim aklından çıkarmaması gerektiği;
İnsanda ki Allah’a cc güvenmenin belirtisi; Müslümanca bir yaşam tarzı olduğu;
İnsanoğlunun keşfine konu olan bu kainatın ikamet manasında Cenab-ı Allah’la irtibat landıralamayacağı; Sadece yaratıcısı olarak bilinmesi gerektiği;
59/
İnsanoğlunun ayağının bastığı yerin Arz; başının üzerinden sonra ki yüksekliklerin ise Semavat olduğu;
Mikro alemden makro aleme bütün mevcudatta ki muhteşem düzenin yaratıcısının ancak ilmi,kudreti tek büyük sonsuz olan Yaratıcının cc yarattığı;
Kainatla ilgili insanoğlunun ulaştığı ilim,bilim hangi seviyede olursa olsun mutlak ve tek büyük yaratıcıyı işaret edeceği;
Göklerin ve yerin arasında ki her türlü varlığın Allah’ın tek güç sahibi olduğunu haber verdiği;
Yaratılan mevcudatın her zerresi, sahibi ve hakiminin Er-Rahman olduğunu kendine has lisanıyla söylüyor olduğu;
60/
Varlık aleminin yaratılışı ile ilgili bilimsel keşiflerin önünün açık olduğu;
Rahman’a cc itaatkar olmayan insanların gökyüzünde ki güneşin, ayın ve yıldızların nasıl bir itaatkarlık içerisinde olduklarına bakmaları gerektiği;
Allah’a kullukta isyankar davranış içerisinde bulunan kulların gündüzün,gecenin ve semavatın görevlerinde ki itaakkarlıktan örnek almaları gerektiği;
Cahil kişilerle sadece selamlaşmaktan başka münasebeti bulunmayan insanların Allah’ın cc halis kulları arasında olma ihtimalinin yüksek olacağı;
Cahil insanların her türlü sataşmaları karşısında Kişinin aynı şekilde karşılık vermemesi halinin Allah’ın cc halis kulları arasına girmesine vesile olacağı;
61/
Gökyüzünde ki düzenin muhteşemliği, Allah’ın sahipliğini ve hakimiyetinin ilanını haykırdığı;
62/
Yaratılış düzeninin muhteşemliğinden ders alıp Yaratıcıya teşekkür etmek gerektiği;
Gündüz ve gecenin tamamı insanoğlu için kazanımlarla dolu bir nimet olduğu;
Gündüz ve gecede yaşanan olaylar sebebiyle elde edilen nimetler için Allah’a teşekkür edilmesi gerektiği;
63/
Dini söylemlere, muhatapları tarafından ilgi duyulmaması halinde tahammül gösterilmesi ve asla o kişiye ceza vb. herhangi bir zarar verilmemesi gerektiği;
Cahilliğin sadece ilim yapmak, okur-yazar olmakla ilişkilendirilemeyeceği;
Cahilliğin kendisine,çevresine velhasıl insanlığa zarar verici hal ve hareketler içerisinde bulunmak olduğu;
İnsan hemcinsleri tarafından muhatap alınmak istiyorsa kendisini cahillikten uzak tutması gerektiği;
Kendisine, çevresine ve topluma zarar verici hal ve hareketler içerisinde olan kimselerle selamlaşmaktan öte samimiyet kurulmaması gerektiği;
Cahillerle sadece selamlaşmaktan öte muhatap alınmamasının Allah’ın cc tavsiyesi olduğu;
Toplum içerisinde ki her türlü taşkınlığın cahillik olduğu;
Kişi sahip olduğu makam,mevki ve imkanlarıyla övünerek yaşam sürmemesi gerektiği;
İnsanların cahillikleri karşısında yalnızlaştırma politikası güdülmediği takdirde cehaletin toplum geneline yayılacağı;
Gündüzleri dünyevi ihtiyaçlarına yönelik çalışan Müslüman geceleri de secdeye kapanarak,ayakta durarak manevi ihtiyaçlarını gidermesi gerektiği;
64/
Yatsı namazını kılan kimselerin Furkan Suresi 64. Ayette işaret edilen kimselerden olabileceği;
67/
Kişi sahip oldukları imkanları çevresiyle paylaşırken kendisinin sıkıntıya düşmemesine dikkat etmesi gerektiği;
68/
Zinanın yasaklanması insan namusu ve haysiyetinin önemine binaen şart olduğu;
Toplumda zinanın yaygınlaşmasının cinayetlere neden olacağı;
Katillerin ve zina yapanların toplumsal otorite (Devlet) tarafından cezalandırılması gerektiği;
Şirk koşmak, haksız yere cana kıymak ve zina yapmak Allah katında ağır cezayı gerektiren büyük suçlardan olduğu; Ancak tekrarından kaçınmak şartıyla pişmanlığın kabul görebileceği;
Zinanın, katilliğin ve şirkin bir arada, aynı zaman diliminde sıradanlaşan ve yaygınlaşan toplumların İlahi cezalara muhatap olacağı;
İnsanın yaşamı boyunca zina etmeksizin,haksız yere cana kıymaksızın sadece Allah’a cc kulluk etmesinin insan şerefi,onuru ve haysiyetiyle doğrudan bağlantılı olduğu;
İnsan toplulukları arasında otorite kurmanın (Devlet) başlıca gayesinin insan onur,şeref ve haysiyetinin korunması olması gerektiği;
Toplumsal düzenin kokuşmasına ve ilahi gazabın gelmesine neden olacak bozuk davranışlar:
- Şirk. (Allah’la birlikte veya Allah’tan başka kişi ve kurumlara yalvarmak)
- Cana kıymak.
- Zina etmek.
- Faydasız sözlerin ve katma değer üretmeyen işlerin peşinde koşmak.
- Bir ömür Allah’ın ayetleri içerisinde yaşayıpta bihaber olmak.
- Evlenmekten kaçınıp aile kurmamak.
69/
Katiller ve zinakarlar için kıyamet gününde Yüce Allah’ın cc vereceği “terk edilmişlik” ve “yalnızlaştırma” cezasının bu dünyada da devlet tarafından verilebileceği;
Allah’ın cc bağışlayıcılığı O’nun benzersiz bir acıma özelliğinden kaynaklanıyor olduğu;
70/
Katil ve zinakarlar için bu dünyada uygulanacak “terk edilmişlik” ve yalnızlaştırma” cezalarının pişmanlığa (tövbe etmeye) fırsat vereceği;
Katilliğin ve meşru olmayan cinsel ilişkinin bir toplumda yeterince cezai karşılığı bulunmadığı takdirde hızla yaygınlaşacağı
İnsanoğlunun tabiatı gereği yaşamında yanlış hal ve hareketler içerisinde bulunacağı; Ancak pişman olup tekrar etmezse insanlığını tekrar kazanacağı;
İslam toplumunda cezaların; Suçluların bir daha tekrar etmemek üzere pişmanlık duyabilecekleri varsayımını dikkate alarak verilmesi gerektiği;
İnsanoğlu bulunduğu kötü yaşantısından vazgeçmediği müddetçe güzel bir yaşantıya kavuşamayacağı;
Allah’ın cc isteğine uygun bir kul olma azmi,gayreti içerisinde olan kişinin davranış bozukluklarından uzak durarak sorumlu bir hayat süreceği;
71/
Yanlış hal ve hareketlerinden vazgeçip tekraren yapmayan insanın Allah’a cc yönelmiş olacağı;
İnsanoğlunun kendisine,çevresine ve insanlığa faydalı olacak şekilde düzgün geçecek bir ömrün Kişinin “salih ameli” olacağı;
Yaşamını salih amele dönüştüremeyen kişilerin hal ve hareketlerinin “davranış bozukluğu” ile ifade edilebileceği;
Yaşamında davranış bozuklukları süreklilik arz eden kimselerin gereği gibi Allah’a cc yönelemeyecekleri;
Davranış bozukluklarının insan için mutlaka pişmanlığa neden olacağı;
Zinadan,cinayetten ve şirkten uzak duran insanların birbirleri için göz aydınlığı olacağı; Onlardan doğacak nesillerinde kötülüklere kapalı iyilik ve güzelliklere açık topluluklar oluşturacağı;
Sorumluluk gereği yapılan hal ve hareketlerin Kişinin “salih ameli” olacağı; İman ehli için bu davranışların: “Bugün Allah için ne yaptın?” sorgusuna karşılık geleceği;
Günlük hayatımızda basit gibi görünen çarşı pazarda mide bulandırıcı hareketlerden kaçınma mızın ve elimizde ki çerçöple çevreyi kirletmememizin “salih amel” kapsamında değerlendirildiği;
Çevremize rahatsızlık verici tavırlardan kaçınmanın “salih amel”den olduğu;
Günlük hayatımızı prensibli,düzenli yaşamanın “salih amel” olacağı;
Aile bireylerinin birbirlerine karşı davranışlarında sorumlulukları çerçevesinde yaptıkları hal ve hareketin “salih amel” olacağı;
Kişinin kendisi sorumsuz davranıp karşısında ki insandan sorumlu davranış beklemesinin toplum huzurunu bozacağı;
Toplumsal huzurun “salih amellerin” bireysel olarak yaygınlaşmasıyla sağlanacağı;
72/
Bir insanın yaşamında yalan ve sahtelik varsa veya taraftarlığını yapıyor ve süreklilik arz ediyorsa O kişi mutlaka bu bu dünyada toplum içerisinde ki kıymet ve değerinin düşeceği;
Amacı olan, değer üreten, yararsız ve anlamsız şeylerle uğraşmayan insanın toplum geneli tarafından takdir edileceği gibi Allah cc tarafından da takdir göreceği;
73/
Yapılan ibadetlerin şekil, işaret ve hareketlerden ibaret olmadığı; Mutlaka zihinsel ve içsel bir ruha büründürülmesi gerektiği;
Allah’ın cc ayetleri konu edildiği zaman üzerinde düşünülüp tahkik edilerek öncekilerin söylediklerinin taklid edilebileceği;
Allah’ın cc ayetleri konu edildiği zaman mutlaka üzerinde öncekilerin söylediklerinin dinlenilmesi,incelenmesi ve sorgulayarak dikkate alınması gerektiği;
Ayetler üzerinde düşünürken Kör ve sağır olan bir insanla, gören ve duyan bir insan arasında ki farkın kıyaslanarak zihinsel çıkarımlar yapılması gerektiği;
74/
Her insanın geçmiş ecdadında iyi veya kötü bir şekilde hayat süren dedelerinin olduğu;
İnsanoğlunun kendi tercihi sonucu süreklilik arz eden iyilik veya kötülük üzere yaşadığı hayatın huy olarak genlerine yansıyacağı;
“Kötü” ve “iyi” karakterlerin insanoğlunun genlerine işlediği;Ebeveynin İlahi yardım talebinde bulunmadığı takdirde doğacak neslin şansına olacağı;
Kişinin hayatta ki en önemli hedeflerinden birisinin de evlilik yapmak olduğu;
Kurulan aileyi düzenli bir şekilde yürütmenin bir nevi liderlik olduğu;
Evliliklerin mutluluk vermesi için eşlerin maharetlerini birbirleri için kullanmaları gerektiği;
Eş ve çocuklardan oluşan aile fertlerinin mutluluk kaynağının saygılı davranışlar ve gösterişsiz bağlılıklar olacağı;
75/
Evlilikleri (Aile) sorunsuz ve sıkıntısız bir şekilde yürütmenin çok zor olduğu; zorlukları aşarak göğüs geren müslümanların ise cennetlik olacağı;
İnsanoğlunun ömrü hayatının zorluklarla geçeceği; Karşılaştığı zorlukları meşru yöntemlerle aşanların bu dünyayı mutlu toplumlar haline dönüştüreceği; Öldükten sonra ki hayatı da ebedi cennet olacağı;
77/
Müslümanın isyansız bir şekilde hüznünü, abartısız bir şekilde sevincini Allah’a cc yalvarış (dua) ile entegre etmeyi becerirse O’nun ilgisini kendisine çekmeyi başaracağı;
Yalan dolan üzerine kurulu bir hayatın kişiyi çok büyük sıkıntılara sokacağı;
Yalancılığın kişinin hem bu dünyasını hem de ahiretini karartacağı;
Allah’ın cc kendisiyle ilgilenmesini isteyen kişinin O’na layık bir hayat sürmesi, yalvarıp yakarması gerektiği;
İnsanın, Allah katında değerli kılan özelliğinin O’na kulluk yapmak, yakarış ve istekde bulunmak olduğu;
Hayatı insana yakışır sorumlu yaşamanın Allah’a kulluk demek olduğu; Bunu yalanlayıp aksini iddia edenlerin ise inkarcı olacakları;
Furkan Suresi düşünsel okumalarımdan zihnime yansıdı.
Estağfirullah… Estağfirullah… Estağfirullah…
Kuran Okuyunuz. O’nu okudukça kişiye özel zihinsel yansımalarını keşfedeceksiniz. Doğrusunu Allah (cc) bilir.
Söz konusu bu ve benzeri çalışmalarım kesinlikle meal veya tefsir çalışması olmayıp, İlgili Kur’an Suresi okumalarım esnasında zihinsel olarak fehmettiğim tespitlerdir. Kişisel olarak ibadet ve zikir amaçlı yaptığımız derslerin paylaşımından kastımızın ümmeti Kur’an okumaya yönlendirmede faydası olacağı düşüncesiyle, ayetlerin ruhuna ve surenin bütünlüğüne uygun akıl ve gönül okumaları yapmak olup Kur’an’ın ibadet muamelat ve fıkhına aykırı tespitlerin varlığı halinde ehlince uyarılmaya her zaman açık ve tashihimin beyanı olduğunu belirtmek isterim.
https://youtu.be/DO-kb7uuMnM