Maun Suresi Gönül Okumalarımız(1)

Sohbeti Kur’an olanın yolu aydınlık olur:

Dini yalan sayan kimsenin toplumdaki fakir, yetim ve kimsesizleri imha edilmesi gereken fazlalıklar olarak gördüğü;

İbadet amaçlı yapılan hal ve hareketleri, gösterişe dönüştürmenin ilahi azara muhatap olduğu;

Allah cc için namaz kılanların sosyal hayatta çevresinde bulunan yoksul,yetim ve çaresizlere yardım yapıp yapmadığına bakması gerektiği;

Allah cc için namaz kılan insan haklı haksız tartışması yapmadan komşusuyla sorunsuz yaşaması gerektiği;

Namaz kılan insan herhangi bir eşyasını veya el aletini gerektiğinde komşusuna ödünç vermesinin Allah’ın cc tavsiyesi olduğu;

Cuma namazından sonra talep edilen yardım sergileri için “parayla namaz kıldırıyorlar” serzenişlerinin inanç ve iman açısından çok sakıncalı bir yaklaşım olduğu;

Günümüz iktidar yetkililerinin dindar yaşantılarını istismar amaçlı makam, mevkii, imkan kapmak ve Onlara yaranmak için inanmadığı halde “namaz kılıyor” görüntüsü verenlerin lanetlendiği;

İbadet amaçlı yapılan ve vücut hareketlerinden ibaret olan namaz kılma esnasında zihnimizde Allah’ın cc tanrılığını, şahsımızın kulluğunu düşünerek geçirmek gerektiği;

Alışkanlık haline dönüştürdüğümüz ibadetlerimizi sıradanlaştırmadan en son yapılan ibadetin ilk defa yapıyormuş gibi heyecanını yaşamamız gerektiği;

Bazı toplulukların ibadet amaçlı yaptıkları merasimler de ki hal ve hareketlerin namaz yerine geçemeyeceği;

Toplumdaki sahipsiz ve kimsesizlerle ilgilenmemenin, onları hor görmenin ve itip kakmanın dini yalanlamak olduğu;

Sokağında, Mahallesinde, Şehrinde, Ülkesinde, Kıtasında veya Dünya’da yoksul olup açlığa maruz kalan insan varsa Devlet Kurumları veya sivil toplum kuruluşları aracılığı ile veya imkânı varsa ferdi olarak bu yoksulların açlığını gidermemenin dini yalanmak olduğu;

İbadetlerimizi Kuran’a uygun ve Peygamberimizden (a.s.) sahih olarak naklen gelen şekillerde icra etmemenin dini yalanlamak olduğu;

İktisadi, sosyal, dini hususlarda yaptıkları her türlü hal ve hareketleri “desinler” adına, etrafına çaka satmak ve gösteriş için yapanların dini yalanlama konumuna düşecekleri;

Komşuların, akrabaların, tanış insanların birbirleriyle iktisadi, sosyal ve mesleki alanlarda sahip oldukları imkânları gerektiğinde karşılıklı olarak yardımlaşmadıkları takdirde dini yalanlayıcı konuma düşme risklerinin bulunduğu;

“Müslüman’ım” diyen kişinin günü yaşarken farkında olmadan hal ve hareketleriyle “Dini Yalanlayan Kişi” konumuna düşmemesi için dikkatli, hassas ve titiz olması gerektiği;

Ömrünü sorumluluk bilinciyle yaşamayanların dini yalanlayan konuma düşeceği;

Kamusal alanda görev üstlenen kimselerin, bu görevlerini savsaklar, insanları mağdur ederse, diğer bir ifade ile meşgul ettiği makamın hakkını vermese dini yalanlayanların kategorisinde değerlendirilebileceği riskinin bulunduğu;

Vicdanımızın denetiminde olmayan, fıtratın ve yaşamın gerçeklerine aykırı yaşanacak bir ömrün dini yalanlamak olduğu;

Her insan reşit olduğu günden itibaren yaşadığı ömür, bir bütün olarak kendisi için dinidir önemli olan bu dinin “İslam” olması hususu;

Aklımızı kullanarak arzu ve isteklerimizi Kuranda belirtilen şekliyle benimseyip yaşantımıza yansıtmadığımız takdirde dini yalanlayan kişi konumuna düşebileceğimiz;

Yardımlaşmanın olmadığı, yetimlerin horlandığı, fakir fukaranın gözetilmediği, ibadetlerin gösteriş için yapıldığı zamanlarda ki toplulukların oluşturduğu otoriteler, insan fıtratına aykırı, ilkesiz, kuralsız, kanunsuz, bozuk sistemler olduğu;

Yetimlere ve kimsesizlere şefkatle yaklaşıp eğiterek topluma kazandırmak yerine zor ve şiddet kullanarak kontrol altına almanın dine, vicdana ve toplumsallar kurallara aykırı olduğu;

Dinde zorlama olmadığı halde dayatmacı bir zihniyetle zorla dini öğretmenin sonucu olarak kişilerin ibadette gösterişe yönelebileceği;

Dini öğretilerin ve ibadetlerin zoraki değil sevdirerek yapılması gerektiği;

Bir insanın gösteriş düşkünü, bencil olması çocuklukta aldığı terbiyeden ve eğitimden kaynaklandığı;

Çocuklar ana, baba, öğretmen gibi büyüklerin övgüsünü kazanmak için çaba sarf ederler; Büyükler çocukların bu gayretlerini Yüce Yaratıcının övgüsünü kazanmaya yönlendirmeleri halinde ideal nesiller yetişebileceği;

İnsanları kendine bağlayıp çevre ve çıkar edinmek için yapılan ibadetlerin ilahi vahiyle kınandığı;

Münafık ve ikiyüzlü bir toplum oluşacağından dayatmacı ve dikta bir devlet anlayışından uzak durulması gerektiği;

İnsanın yaşadığı topluma karşı ve bizatihi şahsına karşı taşıdığı sorumluluklarının doğrudan dinle ilişkisi bulunduğu;

Dinin amacının kişiyi içerisinde yaşadığı insanlık alemine,kendisine ve ailesine karşı sorumluluklarının bilincinde bir yaşam sürdürmek olduğu;

Hac, Namaz, Oruç, Kurban, Zekât gibi ibadetlerin Mekke Müşrikleri döneminde de var olduğu ancak bu ibadetlerin birçoğunun şeklen ve manen değiştirildiği, Peygamberimizin değişikliğe uğrayan bu tür ibadetlerin tekrar İslam’a uygun hale getirmek için Allah cc tarafından görevlendirildiği;

Bedenen ve malen yapılan ibadetlerin Peygamberimizden uygulamalı olarak günümüze kadar intikal ettiğinden bu tip ibadetlerin yapılış şekillerinin tartışmaya açılmaması gerektiği;

Allah’ın cc Dini üzere yaşamak için bir araya gelerek insan toplulukları oluşturanların gerçekten bu amaç üzere olup olmadıklarını test etmek için yetimlere, yoksul ve aç insanlara yaklaşımlarını gözlemlemek gerektiği; Ayrıca topluluk üyelerinin maddi manevi paylaşımlarda bulunup bulunmadığına bakmak gerektiği;

İslam adına oluşturulan insan topluluğunun (cemaat, mezhep, tarikat, devlet, dernek,  kulüp, vb.) üyesi olan kişilerin ibadetlerinde gösterişe düşmelerinin daha kolay olacağından Ahiretteki sınavının daha zor olacağı;

Müslüman şahsiyetin en önemli insan topluluk üyeliği olarak birinci derece de ailesi ve akrabaları olması gerektiği;

Aile ve akraba topluluk üyeliğinde sorunlu olan kişilerin Din adına oluşturulan cemaat ve tarikat üyeliklerinin gösteriş üzere ve sorunlu olacağı;

Kişi, ibadet ve teatinde ki samimiyetinin ölçüsünü, yalnızken ki tutum ve davranışları ile insanlar arasında bulunduğunda ki tutum ve davranışları arasında ki farktan tespit edebileceği;

Her doğan bebeğin yetim ve kimsesiz olduğu, O’na ana babayı vesile kılanın Allah cc olduğu;

Kendi yaşantısını sürdürebilir konuma gelinceye kadar yardımını evladından esirgemeyen ana babanın “kimsesizi doyuran” “yetimi itip kakmayan” statüde değerlendirilebileceği;

Zihinsel yöntemle düşünce dünyamızda şekil ve hareketlere yansıtmadan aklımızı kullanarak içten ve derinliği olan bir hatırlayışla yapılan anma (zikr) gösteriş imkanı olmayan ibadet olduğu;

Namaz için yaptığımız vücut hareketleri zihinsel olarak dünyevi iş ve düşüncelerden kurtulup sadece Yüce Allah’ımızın cc Tek Tanrı  (Rabb) olduğunu, kulluğun sadece O’na yapılacağı ve yardımın O’ndan isteneceği bir konsantrasyonu ve anı (vakit) oluşturmak olduğu;

Babaya muhtaç olan eş ve çocukların muhtaçlık süresince Baba tarafından gerekli sorumluluğu yerine getirmediği takdirde yaptığı ibadetlerin Allah katında hiçbir değerinin olmayacağı;

Teneffüs ettiğimiz havanın, hayatımızı sürdürdüğümüz sağlıklı bir yaşamın karşılığı olarak Allah’a borçlu olduğumuzun bilincinde olmanın Dinden olduğu;

Yardımlaşmanın, yoksulu doyurmanın yetimlerle ilgilenmenin Cemaatler, Mezhepler, Dinler, Irklar ve Devletler arası olmayıp evrensel olduğu;

Maun Suresi düşünsel okumalarımdan zihnime yansıdı. (2)

Estağfirullah… Estağfirullah… Estağfirullah…

Kuran Okuyunuz. O’nu okudukça kişiye özel zihinsel yansımalarını keşfedeceksiniz. Doğrusunu Allah (cc) bilir.

(1) Bu yazıyı okurken "Maun  Suresi düşünsel okumalarımdan zihnime yansıdı." cümlesini her paragrafın akabinde olduğu varsayılarak okunması tavsiye olunur.
(2) Söz konusu bu ve benzeri çalışmalarım kesinlikle meal veya tefsir çalışması olmayıp, İlgili Kur'an Suresi okumalarım esnasında zihinsel olarak fehmettiğim tespitlerdir. Kişisel olarak ibadet ve zikir amaçlı yaptığımız derslerin paylaşımından kastımızın ümmeti Kur'an okumaya yönlendirmede faydası olacağı düşüncesiyle, ayetlerin ruhuna ve surenin bütünlüğüne uygun akıl ve gönül okumaları yapmak olup Kur’an’ın ibadet muamelat ve fıkhına aykırı tespitlerin varlığı halinde ehlince uyarılmaya her zaman açık ve tashihimin beyanı olduğunu belirtmek isterim.

Bir yanıt yazın