Merhameti yüksek bağışlaması bol Allah’ın adıyla.
Kur’an-ı Kerim kitabımızla ilgili olarak gönül okumalarımıza Yusuf Suresi ile devam ediyoruz. Yusuf Suresi gönül okumalarımızın başında ifade etmek isterim ki; bu sureyi aşk hikayesine indirgemek doğru değildir.
Sohbeti Kur’an olanın yolu aydınlık olur.
1/
Kur’an ayetleri insanoğlunun anlaması için elif, lâm, ra gibi bilinen harflerden müteşekkil kelime ve cümlelerden ibarettir.
Kur’an ayetleri İnsanoğlunun bildiği alfabe harflerinden ibaret olduğu, anlaması kolay veya anlayan bir aklın mutlaka ortaya çıkacağı için gizemli, sırlı ve gaiplik içeren bir takım manalar yüklemek doğru değildir.
2/
Müslüman Kur’an’ı anlayarak okuması için Arapça lisânını öğrenmeye gayret göstermelidir.
Kur’an anlaşılabilir bir şekilde insan aklına hitap etmek üzere Yaratıcısı tarafından gönderilmiştir.
Aklın sıkıntıya düştüğü her konuda insanoğlu Kur’an ı anlayarak okuması halinde çözüm bulacaktır.
Kur’an samimi bir kalple kendisini okuyan insanlarla kişiye özel duygusal bir bağ kurmaktadır.
Kur’an kendisini üzerinde düşünerek okuyanları mana zenginliğine sevk edecektir.
Kur’an’dan haberdar olmak onu ismen bilmek demek değildir. Haberdar olmak için üzerinde düşünerek okuyanlardan istifade etmek suretiyle bizzat kendisinin de üzerinde düşünerek okumasıdır.
3/
Aklı kullanmanın en güzel yolu Kur’an okumaktır.
İnsan, aklına takılan hususlarda mantıklı cevap bulmasını istiyorsa Kur’an’a müracaat etmelidir.
Kur’an, insanın yaşamında izleyeceği en güzel hidayet yolunun izlerinin bulunduğu işaret levhalarıyla dolu ilahi bir kitaptır.
4/
İnsanın gördüğü bazı rüyaların gerçek hayatta yaşayacağı olaylarla bağlantılı olduğu yönünde yaşanmış örneklerle karşılaşılmaktadır.
Yusuf peygamberin rüyasında gördüğü güneş ay ve yıldızların “secde etme” hallerinden kastedilenin rüyasında kendi emriyle hareket ettikleri şekilde anlaşılmalıdır.
Başı yere koyarak yapılan secdenin sadece Allah’a itaat ve teslimiyet duygusuyla yapılacağı; Aynı duygu ve şekilde başka hiçbir varlık veya nesneye yapılmamalıdır.
İnsanların rüyalarında gördükleri yıldız, güneş ve ayın yakın çevresiyle birtakım olaylar yaşayacağına yorumlayıp gerçek hayatta varsa şayet böyle bir durum, tedbir amaçlı vaziyet almalıdır.
5-15/
Şeytanlaşmış insan, insanlığın düşmanıdır.
İnsana karşı yapılan planlı kötülükler çevresinde bulunan en yakınları veya işbirlik içerisinde olduğu kişiler tarafından yapılmaktadır.
Allah bazı İnsanları içerisinde yaşamakta olduğu olayların gelişinden sonuçlarının nereye evrileceğini, takınacağı tavra göre nihayetleneceğini bilecek kabiliyette yaratmıştır.
İnsanların bir takım menfaatine konu olabilecek kazanımları sebebiyle yakın çevresinin kıskançlık duyarak o kazanımı engellemek için her türlü tuzak ve entrika kurması şeytanın ayartmasındandır. İlahi sınavın kaybına sebep olabilir.
İnsanların duyduklarında kıskançlık duyup engellemek için tuzak ve entrika kurmalarına neden olabilecek dünyevi kıymete haiz kazanımlarla ilgili hususların henüz başlangıç safhasında iken yakın çevre ile paylaşılmamalıdır.
Yakup’un evlatları ve birlikte yaşadıkları kavimleri Allah’ın Yakub’un çocuklarından birisini Resul olarak göndereceğini biliyor olmaları ihtimal dahilindedir.
Yakup’un evlatlarının Yusuf’la başlayan sürecteki yaşadıkları olaylar babalarından sonra iktidarı ele geçirme entrikalarından ibaret olduğu anlaşılabilir.
Yakup’un oğulları Babalarının Yusuf’a düşkünlüğünü kendisinden sonra kavmin başına getireceği işareti olarak algılayıp kendi şanslarını artırmak için Onu bertaraf etmek istedikleri anlaşılmaktadır.
İnsanların birbirine kurdukları her türlü tuzak şeytandandır!
Kişilerin birbirlerine tuzak kurmaları şeytanın tavsiyesi ve insanoğluna düşmanlığı nedeniyledir.
İnsanların birbirine tuzak kurmalarında şeytanın etkili olmasının nedeni tuzağa konu olabilecek hususlarda tarafların açıklayıcı beyanlarıdır.
Yaşanılmış ve yaşanmakta olan olaylar üzerinden gelecekteki yaşanabilecek olaylarla ilgili isabetli yorum yapma kabiliyetine sahip kişilerin Yaratıcı tarafından insanlar arasında özel seçilmiş nitelikli kişiler veya o kişilerin nesli olduğu anlaşılabilir.
Kabiliyetli, marifetli aklını kullanma seviyesi yüksek kişiliklerin belirtileri çocukluktan belli olmaktadır.
Yusuf’a kardeşleri tarafından kurulan tuzak iktidar elde etme mücadelesi sebebiyle olduğu anlaşılmaktadır.
Akıllı, kabiliyetli, marifetli oluşu çocukluğundan belli olan Yusuf’un kavminin başına Babası Yakup tarafından görevlendirileceğine kesin gözle bakıldığı için diğer kardeşleri tarafından planlanarak bertaraf edildiği anlaşılabilir.
Hak edip etmediğine bakmaksızın hadsizlik yaparak mensubu bulunduğu topluluğa yönetici olmak için; ehliyet ve liyakat bakımından hak edenler varken entrikalarla şeytani yollara tevessül ederek ehli olanları bertaraf etmek suretiyle amacına ulaşanlar hem kendi akıbetini hemde yönettikleri topluluğun akibetini perişan ederler.
07/
Bireysel ve toplumsal münasebetlerin düzgün ve düzenli yürümesi için Yusuf Suresi’ne başvurularak yapılacak düzenlemelerin, birey ve toplum yararına çok faydası olacaktır.
Doğuştan kabiliyetli marifetli aklını kullanma seviyesi yüksek kişiler yaşamlarını her yerde ve her ortamda rahat ve sorunsuz sürdürmektedir. Devlet yönetiminin her kademesinde bu tip kişiler görev aldığı takdirde toplum rahat ve huzura kavuşur.
İlahi vahiyle eğitilmemiş akıllar ve terbiye edilmemiş zihinler 7/24 şeytanın fısıltılarıyla irade ve vicdanı etkiler, yönlendirir, karar aldırır ve eyleme dönüştürür.
İnsanların birbirine kurdukları her türlü tuzak şeytandandır!
Kişilerin birbirlerine tuzak kurmaları şeytanın tavsiyesi ve insanoğluna düşmanlığı nedeniyledir.
İnsanların birbirine tuzak kurmalarında şeytanın etkili olmasının nedeni tuzağa konu olabilecek hususlarda tarafların açıklayıcı beyanlarıdır.
Küfür rejiminde devlet görevine talip olan ve küfür rejiminin yasalarına göre yöneten, ancak sonunda rejimin istikametini kendi isteğiyle düzelten bir devlet sistemine vesile olan elçinin örnekliği vardır.
08/
Hz. Yakup’un evlatları arasında ki sürtüşmenin kendisinden sonra Allah’ın elçilik görevinin kime verileceği hususunda yaşanmış olması muhtemeldir.
İnsanoğlunun güç ve güçlü organizelerin tarafında olanların her zaman kazançlı olacakları düşüncesi fıtratında vardır.
İnsanoğlunun güçe tapma ve güçlünün tarafında olma özelliği Allah’ın varlığına inanması için fıtratına yerleştirilmiş bir özelliktir.
İnsanoğlunun fıtratında bulunan güçe tapma ve taraftarı olma özelliği rahmani olarak da şeytani olarak da tezahür edebilir. İnsanoğlunun Allah katında en önemli sınav konusudur.
Hakkı, hakikatı, doğru yolu savunmanın ve temsil etmenin kalabalık ve güçlü olmakla ilintili olmadığını anlamak mümkündür.
9/
“Gözden ırak olan gönüldende uzak olurmuş” ifadesi insanoğluna mahsus “sevgi” vasfına uygun değildir.
İnsanoğlunun iktidar veya menfaat mücadelesinde entrika ve şeytanî planlar düzenlemelerinde ki acımasızlığı muhatapların kardeş olmasının bile bir mânâ ifade etmediğini göstermektedir.
Doğru ve arzu edilen hedeflere; İzlenecek yanlış yöntemler ve usullerle gidilmez.
İyilikte de kötülükte de sebep ve sonuç arasında doğrudan bağ vardır.
İnsanlığın geneli tarafından genel kabul görmüş gayrimeşru hal ve hareketleri yapmak isteyen her kimse vicdanında mutlaka kendince makul bir gerekçe bulmaktadır.
Kişi hayatında işlediği her gayrimeşru eylemlerini yaparken sürekli yapmamak üzere kendi vicdanıyla iç dünyasında kendince pazarlık yapmaktadır.
10/
İnsanoğlunun ömrü hayatında; çevresince nice olumlu yaklaşımlarının arka planında kıskançlık, çekememezlik, kin tutma, hazımsızlık, zarar verme gibi kötü niyetler olabilmektedir.
Zarar verme niyeti taşıyan masum görünüşlü davranışların tespiti ancak niyetin fiiliyata geçmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden ayırmak mümkün değildir.
İnsan, irtibatlı olduğu çevresine dünyevi kazanç elde etmek için zarar vermektedir veya düşünmektedir.
Kişi; Akraba, eş, dost v.b. yakın çevresine vereceği veya verdiği, özel bilgilerin zaman içerisinde kendisine zarar vermek isteyenlerin gerekçesi olabilmektedir.
11/
İnsanoğlunun çevresinde kendisine gösterilen iyi niyetli sözlerin ve eylemlerin arka planında sonuç itibariyle acı ve zulme sebebiyet verici plan ve tuzak olabilmektedir.
Resûlullah’ın (a.s) “Ameller niyete göredir.” sözünün altındaki neden insan zekasına yönelik şeytanî fısıltıdan ibaret olan bu durum olabilir.
13/
Bir topluluk içerisinde çoğunluk tarafından hemfikir olarak alınan kararın aleyhinde bireysel durulması mümkün değildir.
Bir toplulukta iyilikte kötülükte bireysel olarak yaygınlaşmaktadır. Ne zamanki toplumsal kabul çoğunluk halini aldığında mahalle baskısına evrilir. Kötülük olsun iyilik olsun bu durumda bireyin etkinliği kalmaz, fonksiyonunu yitirir.
İnsanoğlu bazen öyle durumlarla karşı karşıya kalır ki; Bir şeylerin ters gideceğini, olumsuzluklar yaşayacağını bile bile karşı koyamadığı kararlar almak zorunda kalabilir.
14/
İnsanoğlu sahip olduğu bilinen ve görünen meziyetlerini çevireceği entrika ve tuzaklarını perdelemeye yönelik olarak muhatapları nezdinde inandırıcı olmak için kullanabilmektedir.
15-18/
Doğru konuşmayıp yalanla kurgulanan, yaşandığı gibi aktarılmayan her olayın mutlaka muhatapları tarafından tutarsızlığı ortaya çıkarılır.
Anlattıklarını yalanlarla kurgulayan ve doğruları örtbas eden kişilerin mutlaka konuşmalarında tutarsızlık ve çelişkiler bulunacaktır.
Ceza gerektirecek işlenmiş suç kesin deliller ile ispatlanmadıkça hissiyat veya zan ile hiç kimse suçlanamaz.
Güç sahiplerinin organize işledikleri suçlara karşı mağdur tarafın sabretmek ve Allah’tan yardım dilemekten başka yapacak bir eylemi yoktur.
19-20/
İnsanoğlunun buluntu veya başkalarına ait çocuk üzerinde ki sahipliği kendisine sağlayacağı menfaat ile ilişkilidir.
21/
İnsanın çocukluk evresinde karşılaştığı yakın çevresinin davranış, söz, eylem ve eğitimlerin kişinin olgunluk döneminde ki yaşamını olumlu yada olumsuz yönde şekillendirmektedir.
22/
İnsanoğlunun yaşantısında karşılaştığı olaylar üzerinde muhakeme gücünün olgunluk çağında ortaya çıkması yaratılış özelliklerindendir.
İnsanın yaşadığı veya karşılaştığı olaylar karşısında yeni veriler elde ederek yorumlama özelliği; yaratıcısı tarafından vücuduna kodlanmış yaratılış özelliklerindendir.
23/
Aynı ortamı paylaşan kişilerin birbirlerine karşı oluşacak şehevi arzularının tezahürü veya kontrolü aldıkları ahlâkî, dinî, örfi kuralları benimsemesi ve özümsemesiyle mümkündür.
Cinsel birlikteliklerin üçüncü şahıslara izah mecburiyetinde ki ifadelerde edebli sözlerin kullanılmasına dikkat edilmesi insanoğlunun yaratılış özelliklerindendir.
İnsanoğlu, cinsel arzusunu gidermek için karşıdakinin rızasına rağmen her istediği kişiyle yapması doğru değildir.
Kadının bir erkekle nikah bağı olduğu müddetçe Allah’ın rabbi olduğuna inanıyor ve onu seviyorsa başka kişilerle cinsel birliktelik yaşamamalıdır.
İnsanoğlunun, yeryüzü nimetleri ve imkanları sayesinde dünya hayatını sürdürmesine vesile olduğu için Allah; kendisi için Rabb’dir.
İnsanoğluna yaratıcısı tarafından bahşedilen ömrü hayatı, yeryüzü nimetleri ve imkanlarından istifade ettiğinin farkında olmayıp isyan ve inkar etmek zalimliktir.
Yapmanız halinde hoşunuza gitse de; Meşru olmayan bir hal hareket ve sözlerden kaçınmak Allah istemediği için olmalıdır.
Her kimse bilerek kasıtlı bir şekilde her ne yanlış bir iş yaparsa zalimdir.
Her yapılan yanlış muamele muhatapları için zulümdür. Yapanda zalimdir.
21-31/
✓ İnsanlık tarihi boyunca evli bir bayanın kocasından başka kişilerle işlediği cinsel birlikteliğin (zina) ceza gerektiren bir suç olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.
✓ Zina karşılığı olarak verilen cezaların dünya da yaşamış topluluklarda farklı müeyyideler şeklinde uygulanmıştır.
✓ İlahi emir ve tavsiyeler doğrultusunda algılanması gereken zina işlevinin bazı toplumlarda sapıklıklarına meşruiyet kazandırmak için mahiyet değişikliğine uğratılmıştır.
✓ Cezayı gerektirecek iki kişi arasında yaşanılan bir olayın aydınlatılmasında hüküm vermek için karşılıklı olarak anlatılanların mantığa uygun olması, tutarsız olmaması gerekmektedir.
✓ Allah’a içten, çıkarsız ve samimiyetle bağlılığı, O’na olan sevgisi insanı kötü işlerden ve sözlerden alıkoyar. Alıkoymuyor ise insanın Allah’a bağlılığı ve sevgisi sahte ve göstermelik demektir.
✓ Kişiler arasında ki anlaşmazlıklar da haklı tarafın tespiti için bilirkişilik müessesesi çalıştırılmalı ve verimli olabilmesi için korunup kollanmalıdır.
✓ Kur’an ayetleri üzerinde düşünerek okunduğu takdirde; Allah katında kabul görecek olan dine şirk bulaştırmak suretiyle yaşayanlarla ateist, deist v.b. şekilde yaşayanlar arasında hiç bir farkın bulunmadığı görülecektir.
✓ Kur’an ayetleri üzerinde her kimse tarafından mantıksız veya çelişki bulunduğu iddiasında olanların mantıksızlığı veya çelişkileri; haşa ilahi mesajların yetersizliğinden değil kendi akıllarının kifayetsizliğindendir.
✓ Kur’an da ki Yusuf Suresi’ni Züleyha ile Yusuf’un aşk hikayesi gibi yorumlamak Allah’ın Resulüne iftiradır. İsrailayat kaynakları tarafından Allah katında kabul gören tek din İslam’ın nasıl tahrif edildiğinin en açık örneklerindendir.
✓ Yusuf Suresi’nin müslüman aleminde ki yapılan meal ve tefsir çalışmaları da maalesef; Kişinin bizzat itirafı veya çevresi tarafından kesin olarak bizzat görme deliline dayanmaksızın günlük yaşamda birlikte mesaisi olan kadın erkek ilişkilerinden yola çıkarak cinsel birliktelik maksadıyla zanna dayalı iftira boyutunda bir takım olasılıklar kurgulanarak israiliyat tarafından aşk hikayelerine dönüştürülmüş hâlidir.
✓ Yusuf Suresi devlet bürokrasisinde dürüst, becerikli, gayretli, marifetli kişiliklere sahip çalışanların çeşitli iftiralarla ve entrikalarla bertaraf edilmesi için önünün nasıl kesildiğinin örneği sunularak insanlık âlemi durdukça devlet yöneticilerinin benzer hatalara düşmemesi için Cenabı Allah tarafından Kur’an’da kıssa halinde dikkat çekilmiştir.
✓ Hz. Yusuf’un hayat hikayesi yaşadığı çağdan sonraki çağlarda aşk hikayesine dönüştürmek suretiyle Allah’ın Resulüne yakışmayacak tarzda İsrailiyat geleneğinde hikayelestirildiği için doğrusu Hz. Muhammed’e vahyedilmek suretiyle Kur’an da konu edilmiştir.
✓ Hz. Muhammed’den sonra ki yüzyıllarda maalesef israiliyatta yazılı Yusuf kıssası; Kuran’da ki Yusuf suresinin meal ve tefsir çalışmalarında etkisi benzer şekilde aynen yansımıştır.
✓ Yusuf kıssası kamu yönetiminde görev alan liyakatli, dürüst, asla yalan konuşmayan, görevinde maharetli ve başarılı olan görevlilerin; yalancı,entrikacı, zanna dayalı dedikodu peşinde koşan, çekinmeden iftira atan çapsız görevliler tarafından kamu yönetiminden nasıl bertaraf edildiğinin ibretlik hikayesidir.
✓ Kur’an da münafıklığa en açık örnek davranışın; Yusuf’a tuzak kurma niyetlerini gizleyip babalarına O’nu korumaktan aciz olamayacakları kadar güçlü olduklarını söyleyerek Yusuf’u birtakım entrikalarla aileden uzaklaştırmalarıdır.
✓ Hz. Yusuf’un yaşadığı çağdan sonraki çağlarda aşk hikayesine dönüştürmek suretiyle Allah’ın Resulüne yakışmayacak tarzda İsrailiyat geleneğinde hikayelestirildiği için doğrusu Hz. Muhammed’e vahyedilerek Kur’an da konu edilmiştir.
✓ Hz. Muhammed’den (a.s) sonra ki yüzyıllarda maalesef israiliyatta yazılı Yusuf kıssası; Kuran’da ki Yusuf süresinin meal ve tefsir çalışmalarında etkisi benzer şekilde aynen yansımıştır.
✓ Yusuf kıssası kamu yönetiminde görev alan liyakatli, dürüst, asla yalan konuşmayan, görevinde maharetli ve başarılı olan görevlilerin; yalancı,entrikacı, zanna dayalı dedikodu peşinde koşan, çekinmeden iftira atan çapsız görevliler tarafından kamu yönetiminden nasıl bertaraf edildiğinin ibretlik hikayesidir.
✓ Kur’an ayetleri üzerinde düşünerek okunduğu takdirde; Allah katında kabul görecek dini, şirk bulaştırmak suretiyle müşrikçe yaşayıp dindar görünenlerle ataist, deist v.b. şekilde yaşayanlar arasında hiç bir farkın bulunmadığı görülecektir.
✓ Kur’an ayetleri üzerinde her kimse tarafından mantıksız veya çelişki bulunduğu iddiasında olanların mantıksızlığı veya çelişkileri; haşa ilahi mesajların yetersizliğinden değil kendi akıllarının kifayetsizliğindendir.
✓ Hz. Muhammed’den (a.s) önceki Resüllere gönderilen ilahi mesajlarda konu edilen hususlarla ilgili olarak Kur’an da tekraren bahsediliyorsa mutlaka geçmişteki ilahi mesajların insanlar tarafından tahrip edildiği ve başkaca amaçlara hizmet için değiştirildiği dikkate alınarak ayetler üzerinde okumalar yapılmalıdır.
✓ Kur’an metni üzerinde sonradan yapılan harekeleme ve noktalama işaretlerinin dahi bir meal çalışması olduğunu kabul etmek gerekir.
✓ Hz. Muhammed aracılığıyla Kur’an da yazılı insanoğluna gönderilen ilahi mesajları, israiliyatın etkisinden kurtarmanın yolu Kur’an’ın orijinal metnine sadık kalarak genel kabul görmüş dilbilgisi kurallarına göre okuma yapmak gerekir.
✓ Uykuda “göz” denilen organımızın kapalı olmasına rağmen, gördüğümüz rüyalar işaret etmektedir ki; insanoğlunda ki görme maharetinin sahip olduğumuz organdan değil Allah’ın eşi benzeri olmayan yaratıcı özelligini idrak için olmasına en güzel delildir.
✓ Kamu yönetim kademelerinde her daim görevliler arasında entrikaların var olacağı ihtimaline karşılık önleyici bir sistemin kurulması sağlanmalıdır.
✓ Komiteci insanın, yönlendirdiği ve organize ettiği insanları kullanmadaki amacının; görünüşte organize olan insanların menfaatine imiş gibi görünse de kendi gizli emellerinin gerçekleşmesi için olması yüksek ihtimal dahilindedir.
Her inanan insan, Allah’ın yasakladığı hal,hareket ve sözlerin ne olduğunu Kur’an’dan öğrenmesi ve yaşamında uygulaması gerekmektedir.
Evli bir bayanla cinsel birliktelik de bulunmak insan fıtratına aykırı Allah’ın yasakladığı fiiliyattandır.
Doğabilecek gayrimeşru çocuğun nesebinin bilinmemesi, ileriki zamanlarda Allah’ın yasakladığı evliliklerin gerçekleşme riskini taşımaktadır.
İnsan, zihnini meşgul eden tutkuların esiri ve kulu olur.
Kişi Allah’a kulluğunun bilinci ile zihnini O’nun varlık âleminin muhteşem yaratılış ilmiyle meşgul eder, elçileri aracılığıyla gönderdiği kitablardaki ilahi mesajları bilir ve kendisi için emir kabul ederse nefsini gayrimeşru zevk ve isteklerden korur.
İnsanoğlunun dünyada Allah’ın kendisinden istediği kaçınması gerekli gayrimeşru hal hareket ve sözlerin işaretleri, elçileri aracılığıyla gönderdiği kitaplarda ki uyarıcı mesajlardır.
Cinsellik hususunda kadın tarafından hissettirilen istek ve arzu, karşısında ki erkeğin şehevi arzularını harekete geçirir.
Müslüman için; Kur’an’ı Kerim’de tavsiye edilmeyen her ne ise, o fiiliyatın Allah tarafından yapılmasının istenmediğine delildir.
Allah’ın insanoğlundan yapmasını yasakladığı her ne ise kişinin o fiiliyattan uzak durması hem bu dünyada hemde ahirette yaşantısının huzurlu geçmesine vesile olacaktır.
Kişinin fıtratını bozmadığının göstergesi, Allah’ın tavsiye etmediği hal, hareket ve sözlerden uzak durmasıdır.
Muhlis; Allah’a kulluğu başkalarından maddi veya manevî herhangi bir menfaat beklentisi içerisinde yapmayan kimse demektir.
İlahi mesajlarla terbiye edilmiş aklı kullanarak vicdanının sesiyle yaşantısına yön veren ihlâslı kişi demektir.
İnsanın yapmayı arzu ettiği meşru olmayan hal, hareket ve sözlerle ilgili olarak yapılmaması yönünde uyarıcı bir iç sesin yaratılıştan var olan Rabbimiz tarafından verilmiş bir özelliğidir.
Bazı insanların ömürlerinde küçük yaşlardan itibaren başlayıp ileriki yaşlara kadar süren ve elinde olmayan nedenlerle maruz kaldığı zorluklar ve acı veren olaylar karşısında ahlakını ve erdemli duruşunu bozmadığı takdirde Allah’ın muhlis kulları arasında yer alacağı;
İnsanın ömrü boyunca bizzat kendi tercihinden dolayı olmayıp, çevresi tarafından kıskançlık, küçük düşürmek, aciz bırakmak, bertaraf etmek, kendisine üstünlük taslama ve kurmak için karşılaştığı kurnazca davranışlar nedeniyle düştüğü maddi ve manevi zorluklar karşısında ancak Allah’a olan samimi sevgisi ve bağlılığı sayesinde kurtulabileceği,
Bazı insanların ömürlerinde küçük yaşlardan itibaren başlayıp ileriki yaşlara kadar süren ve elinde olmayan nedenlerle maruz kaldığı zorluklar ve acı veren olaylar karşısında ahlakını ve erdemli duruşunu bozmadığı takdirde Allah’ın muhlis kulları arasında yer alacağı;
Kur’an da ki ilahi tavsiyelerle tanışmış, hemhal olup ona gönülden inanmış ve bağlanmış her müslüman yanlışa düşecek günaha bulaşacak ortam ve hallerle karşılaştığı zaman aklın ve vicdanın zihnini harekete geçirerek hatırlaması o kişi için Rabbinin burhanı olur.
Bir müslüman yanlış veya günaha sebep olacak ortamdan uzaklaşması veya eylemden vazgeçmesi halinde Hz Yusuf’un elde ettiği ilahi takdire mazhar olarak muhlisce bir davranış sergilemiş olur.
Bir müslümanın Kur’an da yasaklanan eylemleri yapmasına engel olan sebep kendi iradesinin dışında doğuştan veya sonradan başına gelen bir musibetten dolayı olmuş ise o kişinin ilahi bir korumaya mazhar muhlislerden olduğu;
30/
Kişi asla aslına bizzat vakıf olmadıkça ortalıkta dedikodu olarak dolaşan laflara itibar etmemelidir. Yayılmasına aracılık yapmamalıdır!
Zina gibi gayrimeşru bir fiiliyatı bizzat kendi gözleri ile görse dahi kendisinden hariç üç şahitle birlikte görmesi halinde ancak dillendirmesinin gereği göstermektedir ki dedikodunun önlenmesi toplumun huzuru ve kişisel haysiyetin korunması bakımından son derece önem arz ettiği;
Erkek olsun kadın olsun evlilikte namusun (nikah dışı ilişkiye girmemek) korunması hususu bizzat tarafların kendisine ait olduğu;